15 Temmuz 2016 işgal girişiminin üzerinden altı yıl geçti. Etkileri ve ülkemize ve necip milletimize verdiği zararlar henüz bitmedi. Bu sebeple 15 Temmuz 2016 işgal girişimini, ülkemiz açısından birçok yönü ile değerlendirmek elbette mümkündür. Peki, en büyük kayıplar hangi alanlarda olmuştur? sorusunun cevabı vermek zordur. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin o kadar çok ve çeşitli zarar ve kaybı olmuştur ki, bunu tam anlamıyla tespit etme imkanı maalesef yoktur. Tabi ki en önemli kaybı o gün verilen 251 şehididir. Bununla beraber 2200 gazisi de bulunmaktadır. Bu yazımızda amacımız 15 Temmuz 2016'daki kayıplarınızı sıralamak değildir. Bu ülkenin milli kaynakları ile ve vergileriyle yetiştirilen eğitimli insan kaybından tutunda ihracatına, eğitimden sağlığa, savunmadan dış ticarete kadar birçok alanda ve geniş bir yelpazede kayıplar yaşanmıştır. Kısaca ülkemiz ciddi bir travma yaşamıştır.

Ancak 15 Temmuz'da en fazla zarar gören, dînî değerler olmuştur. İnsanımızın ve özellikle ümidimiz istikbalimiz olan çocuklarımızın zihinlerinde din konusunda ciddi soru işaretleri bırakmıştır. İslam dininin yüce değerlerinin sorumsuzca, hunharca ve hoyratça istismar edilerek darbe ve işgallere adeta araç olarak kılınması, özellikle çocuklarımızın zihinlerinde İslam dininin değerleri konusunda, İslam konusunda, din konusunda ciddi soru işaretleri bırakmıştır.

FETÖ 40 yılı aşkın bir süredir dini değerleri ve eğitime önem vermeyi kullanarak bugünlere gelinmiştir. Örgüt, en önemli dini değerlerin başında insanımızın Allah ve Peygamberle olan ilişkilerini ve inancını kullandığını görüyoruz ve aldatmanın en kötüsünü yaptığına acı bir şekilde şahit oluyoruz. Allah (c.c.) Kur’anda; “Ey insanlar, şüphe yok ki Allahın va'di bir gerçektir. O halde zinhar sizi dünya hayatı aldatmasın. Çok aldatıcı (şeytan) da sakın sizi Allah ile aldatmasın.” Buyuruyor.(Fatır,5)

Allah ve peygamberle görüşen, gizemlerle dolu dini bir propagandanın ve telkinlerin kanlı veya gizli hesaplara girebileceğini acı bir şekilde gördük ve öğrendik. Şimdi; kerameti kendinden menkul gizemli bir din anlatımıyla insanların zihinlerini bulandıran, dini değerleri istismar eden bir din yolundan mı yürüyeceğiz, yoksa İslam dininin açık seçik, arı duru Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bugüne kadar korudu Kur'an'a, Sünnete ve dinin sahih bilgisine bağlı bir din yolundan mı yürüyeceğiz. FETÖ terör örgütü hem insanımızın en azından bir kısmının kafasını karıştırdı hem de böyle bir yol ayrımına getirdi.

Millet olarak bedelini çok ağır ödediğimiz 15 Temmuzdan çıkarılması gereken en önemli ders, dinin ciddiye alınması gerektiğidir. Merdiven altında ve kapalı kapılar ardında verilen din eğitiminin ve dini değerler telkinin giderek sorun üretebileceği, çok kolay manipülasyona uğrayabileceği gerçeği görüldü.

Din eğitiminin Kitap ve sünnete uygun olarak devletin gözetiminde, açık ve şeffaf olarak yapılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın önemi bir kez daha bütün haklılığı ile ortaya çıkmıştır.

15 Temmuz hain işgal girişiminin, tarihte görülmemiş bir direniş örneği sergileyerek Türk milleti tarafından püskürtülmesi, dünya milletleri tarafından hayranlıkla takip edilmiştir. Bu milletin tarihten günümüze yiğit ve cesur olduğu, hainlere ve zalimlere karşı hep dik durduğu, vatanı, milleti, bayrağı, namusu, milli ve manevi değerleri için ölümüne mücadele ettiğinin şahidi, zaferlerle dolu olan tarihidir.

Ancak, unutmamak gerekir ki, asırlardır İslam'ın bayraktarlığını yapan, mazlumların yanında yer alan, gariplere kimsesizlere kucak açan, dili, dini, ırkı farklı da olsa yardıma çağrıldığında dünyanın öbür ucu bile olsa koşarak giden bu milleti, Allah'ın görünmez orduları ile desteklediğini görmek lazım. Kur'an ı Kerimde Allah (c.c.) şöyle buyuruyor. “Ey iman edenler! Size ordular saldırdığında, onların üzerlerine rüzgâr ve görmediğiniz askerler gönderen Allah'ın, size olan nimetini hatırlayınız! Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir.” Ahzap 9

15 Temmuz gecesi, hain işgal güçlerine karşı iman dolu göğüslerini siper ederek, ellerinde Türk bayrakları ile ve Allah Allah sedaları ile F16’larla, tanklara, helikopterlere ve gelişmiş füzelere karşı vatanını savunurken, işte onların yanında Allah'ın görünmez orduları ve askerleri vardı. Siz Allah'ın yardımına layık olursanız Allah sizi yalnız ve yardımsız bırakmaz. Milli şairimiz M. Akif’in dediği gibi, Asımın nesline de zaten bu yakışırdı.

 

“Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.”

 

Ali Rıza TAHİROĞLU

Bolu İl Müftüsü