Sayın okurlar;

Aslında, meseleleri çözerken, hayatın hiçbir devresinden korkmamak gerekir. Her şeyi anlamaya, öğrenmeye çalışmak, en sabırlı ve doğru olanıdır. İnsan anlamadığı şeye sahip olamaz. Dünyayı, anlayışla göreni, dünya da anlayışla görür. Görmeden, anlamadan, okumadan, yorumlamadan verilen kararlarda, kişi, adeta bir eşeğin tuzlaya çakılması gibi çakılır. Çırpındıkça da batar. Nitekim, iki göz çok görmek, iki kulak çok işitmek, bir ağız, az ve öz konuşmak için yaratılmıştır. Dokumadan (mutaf-keçecilik) okumadan alim olunmaz.

Bilmediğini bilmeyene gelince, bu vaziyet tam bir gaflettir. Şekle, özentiye, gösterişe yönelen şovmen, yarın şebek maymunundan daha gülünç ve alay mevzu olur. İnsan anlamadığı şeye sahip olamaz. Genelde (insan gençliğinde öğrenir, yaşlandığında anlar. Az anlamak ise ters anlamaktan, elbette ki daha iyidir. Dikkat ederseniz, anlayışı kıt olanlar, insanı yorarlar. Esasen, bir sözün manası varsa, gök gubbede çınlar, yoksa, rezil rüsva olur gider, serseriye de cevap verilmez. Köpeği yedi denizin suyu ile yıkasan, kendini yine çamura atar çünkü mayası köpektir. “Asıl azmaz, bal kokmaz.”

Velhasıl, adam gibi adam olmak bu nedenle herkesin kârı değildir.