Geçen haftaki yazımda “Peki evli çiftlerimiz, neden son yıllarda boşanma, ayrılma kararı alıyor? Bir de gerçek yaşamdan uyarlanmış adı altında çekilen diziler, Kızılcık Şerbeti, Aldatma, Sadakatsiz, Yasak Elma gibi yayınlar, ya da Netflix, Exxen gibi yayın platformlarının toplum ve aileye dönük etkileri neler olabilir?” şeklinde bir soru sormuş ve cevabını bu hafta vereceğimden söz etmiştim.

Değerli okuyucular, öncelikli olarak şunu çok net bir şekilde ifade edebilirim ki insan yaşantı ve deneyimlerinin bir ürünüdür. Yani doğumla birlikte duyduğumuz, gördüğümüz, dokunduğumuz, tattığımız ve kokladığımız ne varsa hayatımızda, düşünce dünyamızda da o vardır. İnsan kişiliğine dair son dönemde çok sıkça duyageldiğimiz bir izah biçimi olarak şu cümle öne çıkmaktadır: “İnsan en fazla vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.”  Ben bu cümleyi bir adım ileri götürerek “İnsan en fazla vakit geçirdiği dizi, filim ve dijital yayınların ortalamasıdır.” diyebilirim. Burada vurgulamak istediğim şey, insanı diğer canlılardan ayıran düşünebilme yetisinin çevreden çok fazla etkilendiği gerçeğidir.

İnsanımızın özellikle ev hanımlarının televizyon, dijital medya ve yeni yayın ortamlarında uzun saatler geçirdiğini biliyoruz. Örneğin son beş yılda yapılan birçok araştırma; Türk halkının televizyon izlemeyi çok sevdiğini, özellikle kadınların romantik dizileri izlemekten çok hoşlandığını ortaya koymaktadır. Bu gerçek önümüzde dururken aile değerlerine, mahremiyetine, çiftlerin sadakat ve güvenine leke düşürecek içeriklerin paylaşılması aile ve toplumları derinden sarsacak olayların ortaya çıkmasının ana nedenleri arasında gösterilebilir. Çünkü başta söylediğimiz gibi gündeminde ne varsa sen de ona dönüşeceksindir.

Sabah akşam birey, aile ve toplum için olumsuzluklar içeren program ve dizilerin sunulması ve bunun önemsenmesi gereken düzeyde alıcısının olması gerçekten üzücü boyutlara ulaşmıştır. Bu durum yıllar önce (2003 yılı) ekşi sözlükte bir kullanıcı tarafından “kitle imha silahı olarak televizyon” başlığı ile tartışmaya açılmış, bir başka kullanıcı da “Televole, Sabah Sabah Seda Sayan gibi savaş başlıklarıyla günümüzün yeni stratejik silahı.” değerlendirmesinde bulunarak çok değerli bir tespitte bulunmuştur.

Bugün internetle birlikte geleneksel televizyon yayınlarının yanında yenilikçi yayın organları artmış ve yayın içerikleri insan, aile ve toplum değerleri açısından daha kötü bir hal almıştır. Tabii burada kaliteli ve insan onuruna yakışır programların varlığını da inkâr etmiyorum.

Ama canım!

 İnsanlar özgür neyi isterse onu izlerler, medya okuryazarlığı diye bir şey var, diyenler çıkabilir. Ben de onlara şöyle diyorum. Yukarda saydığım dizi ve platformların okuryazarı olunmaz. Tıpkı zehirli mantar gibi azı da çoğu da insanı zehirler. Daha önemlisi bu yayınlar, küresel güçlerin tüm toplumlar üzerinde yürüttüğü aileleri yok ederek insanları yalnızlaştırma, sindirme ve sömürme politikalarının (savaşının) en önemli stratejik silahı.

Ez cümle olarak evli çiftlerin boşanma kararı kendilerinin hür ve bağımsız olarak aldıkları bir karardan daha çok duyarak görerek, izleyerek sürekli etkisinde kaldıkları ve artık doğal gündemleri haline gelen anlaşmazlık düşüncesinin bir sonucudur. Bu düşünce post modern silahlar eliyle birey, aile ve toplumlarımıza dayatılmaktadır.

01.05.2024

Bayram ERDEN