Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici, Bolu Milli Eğitim Müdürlüğü ile İl Müftülüğü arasında, anaokulu ve anasınıfı öğrencileri ile ilkokul 2 ve 3’üncü sınıf öğrencilere yönelik ‘Değerler eğitimi’ ve ‘Dini eğitim çalışmaları’ yapılması için imzalanan protokolle ilgili açıklamada bulundu.

13 Ekim de İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün anaokullarında 3 yıldır uygulamanın devam ettiğini belirten açıklamasının üzerine açıklama yapan Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici protokolün anaokulları için kabul edilmez olduğunu söyledi.

Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici düzenlediği basın toplantısında; “Hepimizin takip ettiği gibi Bolu Valiliği, Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Bolu İl Müftülüğünün imzaladığı protokol gereği, Anaokulu ve İlköğretim Okullarında ‘ Değerler Eğitimi’ adı altında bir ders türetilip Milli Eğitim Bakanlığına paralel bir müfredat uygulamasına gidildiğini ‘ Eğitim de Akıl Almaz Uygulama’ olarak duyurmuştuk. Devamında protokolün taraflarıyla, Eğitim Sen Genel Merkez Yöneticilerinin de katılımıyla bir görüşme gerçekleştirmiştik. Ve protokolün İlköğretim bölümüyle ilgili talebimiz karşılanmıştı.11 Ekim de yaptığımız açıklamayla bu gelişmeyi olumlu bulduğumuzu ancak Anaokulları için de uygulamanın mümkün olmadığını, kabul etmeyeceğimizi ve takipçisi olacağımızı belirtmiştik. 13 Ekim de İl Milli Eğitim Müdürlüğü bir açıklama yapma ihtiyacı duyarak, ilkokullarda, ders dışı ve velilerin talebi üzerine gruplar oluşturulacağını ve Anaokullarında ise 3 yıldır uygulamanın devam ettiğini ve olumlu ‘sonuç’lar alındığını belirterek, Anaokullarında uygulamanın protokol çerçevesinde devam edileceğini duyurdu. Yani; 48 Aylık çocuklara Kur-an eğitimi vereceklerini beyan etti.

Yaklaşık iki hafta bu protokolün fiili olarak uygulamasını takip ettik. En başta protokole itiraz gerekçelerimizden bir tanesi, veliye tercihi sorulsa dahi şu konjonktürde veli gerçekten tercihini değil, çocuğunun baskı görmesi, ötekileştirilmesi gibi kaygılarla uygulamayı reddedemeyeceğiydi. Çünkü uygulama başlar başlamaz veli ve öğretmenler bizlere bu kaygılarını iletmişlerdi.

Uygulama okul ders saati içinde yapıldığında; Bolu İl merkezinde bütün okullarda sadece 20- 25 velimiz İSTEMİYORUM derken, uygulama ders saatleri dışına alındığında, merkezde hiçbir okulumuzda, nerdeyse hiç talep olmadığını ve ‘’Değerler Eğitimi’’ adı altında kursların açılamadığını gördük.   Eğitim Sen olarak biz bu sonucu zaten öngörmüştük. Üyemiz olsun olmasın bütün meslektaşlarımızın ve velilerimizin uygulamanın öncesinde kaygılarının, iptal sonrasında da teşekkürlerinin tanığıyız. Buradan yetkililere soruyoruz;   bu sonuç sizlere ne ifade ediyor? Velilerimizin kararını bu denli değiştiren şey nedir? Yaratığınız baskının farkında mısınız? Velilerimizin okullarda sadece akademik eğitim talep ettiklerinin farkında mısınız?

BU PROTOKOL UYGULANAMAZ”

Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim programının temel mantığına, mevzuatına göre kabul edilemez yapısı, pedagojik olarak sakıncaları çok net tariflenmiş, gelişim dönemine uymayan içeriği, etkinlikler ve çocuk gelişimine yönelik eğitimi becerisi olmayan kişilerce verilecek olması nedeniyle kabul edilemez, uygulanamaz. Yetkililerden, sağlıklı nesiller yetiştirme sorumluluğumuzu hatırlatarak bu uygulamanın derhal sonlandırılmasını ve protokolün iptalini talep ediyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı; “Okul öncesi eğitiminin amaç ve görevlerini, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak şöyle tanımlamış: Çocukların beden, zihin ve duygu gelişimini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak, Onları ilkokula hazırlamak, Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak, çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak olarak dört temel ilke belirlemiştir. Okulöncesi çocuklarımızı,  bilimsel bilgi ve veriler ışığında gelişimsel özelliklerine göre üç temel gruba ayırmıştır. 36-48 ay,  48-60 ay ve 60-72 olmak üzere. Gelişim alanlarını da; Bilişsel gelişim, Dil gelişimi, Sosyal ve Duygusal gelişim, Motor gelişim, Öz bakım olarak çok net tariflemiştir. Gelişimsel özelliklerine göre üç gruba ayrılan bu çocuklarımıza, her grup için ayrı ayrı kazanım tablosu ve göstergeleri çok açık bir şekilde tablo haline getirilmiştir.  Ve önemle de belirtilmiştir, belirlenen kazanımların dışında okulöncesi eğitimin temel mantığına ve gelişim dönemine uygun olmayan kazanım ve etkinlik eklenemez diye.  Etkinlik Çeşitleri;  Sanat, Drama, Müzik, Hareket, Oyun, Fen, Matematik, Okuma Yazmaya Hazırlık ve Alan Gezileri olarak açıklamalı bir şekilde net olarak sınırlandırılmıştır.

“Okul öncesi eğitimde, kazanımlar, konu veya tema merkezli eğitim değil, sarmal bir şekilde zamana ve etkinliklere yayılmalıdır. Çocukların yaşadıkları toplumun değerlerini tanımaları, kültürel ve evrensel değerleri benimsemeleri onların sorumluluk bilincine sahip bireyler olarak yetişmeleri açısından önemlidir. Program, bu yönüyle, farklılıklara saygı duyulmasını ve farklı özellikleri olan bireylerle uyum içinde bir arada yaşamaya dair deneyimler kazanılmasını teşvik etmektedir. Programda değerler eğitimi ayrı bir alan olarak ele alınmamış, ancak kazanım ve göstergelerde bütüncül bir şekilde vurgulanmıştır.’’

Bakanlık okul öncesi eğitimi tüm detaylarıyla tanımlamışken, uzmanlar okulöncesinde eğitimi veren kişinin çocuk gelişiminin alanlarının özelliklerini bilmesi,  yoksa yapılan yanlışlar geri dönüşü olmayan kişilik sorunları oluşturabilir derken, bu akıl almaz uygulamaya referansınız nedir, kazanım göstergeleriniz nedir.

 

Bütün bu açıklamaların ışığında; Kamuoyu aşağıda bulunan soruların yanıtını Protokole imza atan Bolu Valiliği ve Bolu İl Milli Eğitim Müdürlüğünden beklemektedir:

  1. MEB, Okul öncesi Öğretim Programında açıkça “değerler eğitimi ayrı bir alan olarak ele alınmamış, ancak kazanım ve göstergelerde bütüncül bir şekilde vurgulanmıştır.” “kazanımlar konu ve tema merkezli olamayacak sarmal bir şekilde ele alınacak”  diye belirtilmişken neye dayanarak konu bile değil!  Yıl boyu verilecek “Değerler eğitimi’’ diye ders türetebildiniz, bu açıkça mevzuata, okul öncesi eğitimin temel mantığına aykırı bir protokol değil midir?
  2. Okul öncesi eğitiminde, eğitimcinin nitelikleri net tanımlanmışken, “Kur-an kursu öğreticisi” sıfatı nasıl bir formasyon içermektedir. MEB Okulöncesi çocukları gelişimsel özelliklerine göre üçe ayırmış, kazanım ve göstergeleri bu ayrıma göre net bir şekilde ayrı ayrı tanımlamışken bu uygulamanın içeriği üç guruba aynı şekilde nasıl uygulanabiliyor? Bu açıkça çocuk gelişimi ile ilgili hiçbir bilgi ve formasyonu olmayan, çocuklarımızı, çocuk eğitimi konusunda son derece ehliyetsiz kişilere teslim ettiğinizin açık göstergesi değil midir?
  3. Okulöncesi eğitiminde dil gelişimi, yaratıcılığın geliştirilmesi temel amaçlardan belirlenip, ”Telaffuzu zor kelimeler ve çocukların bunları ezbere zorlanması her iki gelişim alanını olumsuz etkiler’’ bilgisine rağmen, çocuklara yıl sonu gösterisi için sayısız sure ezberlettirilmesi açıkça okul öncesi eğitimin temel amaçlarına aykırı değil midir?

4.  Gelişim dönemi olarak somut işlem dönemi olarak tanımlanan bu çocuklara verilen soyut kavramlar, bilimsel bilgi ve bilimsel eğitimin açıkça reddi değil midir? 48 aylık çocuklarımıza yapılan bu uygulamayı en basit tabirle ihmal olarak değerlendiremez miyiz? Velilerin bize ilettiği şikâyetlerden sadece bir tanesi, odasında yalnız kalamıyor, altını ıslatmaya başladı gibi yakınmalar ve korkular “bu dönemde soyut kavramları (Cennet, cehennem, melek, cin)  anlamlandıramayan çocuk yetersizlik duygusu yaşar, olumsuz benlik gelişmesine neden olur ve bu durum onu korku ve kaygıya sevk eder” diye tanımlanan bilimsel bilgiyi içerir mi? Uygulama konusunda Okul öncesi öğretmenlerimizin eleştirileri ve önerileri doğrultusunda ‘’okul müdürlerinin baskı altındayız, müdahale edemiyoruz ifadeleri doru mudur? Doğru ise kimler baskı yapmaktadır?

  1. Kaynak aktarılamayan, fiziksel olarak yetersiz bırakılan okullarımızda isteyen ya da istemeyen öğrencilere yer olmadığını görüyoruz. Bu uygulama sonucu, okulun eklentilerinde kontrolsüz bir şekilde dolaşan çocuklarımız güvendeler mi?
  2. Geçtiğimiz hafta İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan Zümre başkanları toplantısında tüm zümreler için 1.Gündem maddesinde; ‘’Eğitim ve Öğretim Birliğinin Sağlanması’’ amacını ortaya koyan müdürlüğümüz, Anaokullarında bu protokolle bu birliği kendisi bozmuyor mu? Bu protokol sayesinde, çocukların ben-(biz) neden buradayım, arkadaşlarım neden orada sorusunu cevaplayamıyorum!  Anlatamıyorum!  Çok küçükler, çok üzücü diyen veli ve öğretmenlerimize nasıl cevap vereceğiz? Çocuklarımız açısından travma yaratan bu durumu,  çocuklara arkadaş olduklarını nasıl anlatacağız? Çocuk nihayetinde yaşadığını öğrenir.

7. Çocuklarımıza okul öncesi öğretmenlerimizden daha iyi kim ne öğretebilir, Öğretmenin yeri sınıfıdır, öğrencilerinin yanıdır.  Her fırsatta öğretmenlerimizi sınıflarından çıkarmaya çalışılan bu uygulamaların,  Öğretmenlik meslek itibarını ve onurunu zedelediğinizi düşünüyor musunuz?

8. İlimizde 1243 camiye karşılık 240 Okul bulunurken, Türkiye genelinde Cami sayısı bakımından 25. sırada, Okul sayısı bakımından 65 sırada iken, hala okullarımızda akademik eğitimi sekteye uğratacak protokollere imza atmanız, okullarımızı başka kurumlara aracı kılmanızın gerekçesi nedir?

 Eğitim ve bilim emekçileri sendikası olarak, okul öncesi eğitimin acilen zorunlu eğitim kapsamına alınmasını, dezavantajlı, ekonomik ve sosyal açıdan yetersiz ailelerden gelen çocuklarımızı okul öncesinde akranlarıyla eşitleyen ve ilköğretime hazırlanması için bir fırsat olarak değerlendirdiğimizi, Okul öncesi Eğitimin; MEB’in okul öncesi eğitimi için belirlediği mevzuat ve içerik çerçevesinde verilmesini, Okul öncesi eğitimde, branş öğretmenlerimiz dışında formasyonu, ehliyeti olmayan kişilerce çocuklarımızın gelişim düzeylerine uygun olmayan içerik, etkinlik verilmesini kabul etmiyoruz! 48 Aylık çocuklarımıza verilecek olan bu içeriği en basit tanımıyla ihmal olarak değerlendirdiğimizi, Mevzuata aykırı yapısı, eğitim ve öğretim birliğini bozan işlevi,  çocuklarımızı ve velilerimizi kaygılandıran, ayrıştırıcı uygulamalar içeren bu protokolü kabul etmeyeceğimizi, Bu sürecin hukuki olarak da takipçisi olduğumuzu belirtir, tüm çocuklarımız için; Anayasal hakkımız olan laik, bilimsel, demokratik ve nitelikli bir kamusal eğitim mücadelesi kararlığımızı bir kez daha kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim