Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici, 18 Ocak Pazartesi "Ziya Öğretmen ile Eğitim Buluşmaları" kapsamında ilimizde görev yapan öğretmenler ile online yapılan toplantıda bir araya gelen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a mektup kaleme aldı.

Haber: Aslı Akış

Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici, gerçekleştirilen toplantıyı takip ettiklerini fakat  “Acaba biz başka bir ülkede mi öğretmenlik yapıyoruz ?” diye sormaktan da kendimizi alamadık” dedi. Gezici,  düzenlenen toplantıya katılan öğretmenlerin kim tarafından ve hangi ölçülere göre’’ seçildiği’’  konusunda MEB Ziya Selçuk’a soru yöneltti.

İşte Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici’nin “Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk”  başlıklı mektubunda şu ifadelere yer verildi:

“MİLLİ EĞİTİM BAKANI SAYIN ZİYA SELÇUK…

Salgından önce salonlarda yüz yüze, salgında ise çevrimiçi olarak belirlenen illerde çalışmakta olan öğretmenlerden belirlenenlerle yapmakta olduğunuz buluşmaları takip etmekteyiz. Bolu ilinde çalışan öğretmenler olarak 18 Ocak tarihinde Bolu’da gerçekleştirilen toplantıyı da elbette takip ettik. Her aşamasına büyük emek verilmiş olan projeleri üreten arkadaşlarımızı ilgiyle izledik ancak programın genelini değerlendirdiğimizde  “Acaba biz başka bir ülkede mi öğretmenlik yapıyoruz ?” diye sormaktan da kendimizi alamadık.  Düzenlenen toplantıya katılan arkadaşlarımızın kim tarafından ve hangi ölçülere göre’’ seçildiği’’  öğretmenler arasında merak konusu oldu. Ancak biz öğretmenleri asıl olarak üzen konu ise sayısız sorunlarla her gün yaşamımızı sürdürmek zorunda olmamıza rağmen bunlarla ilgili tek bir sorunun dahi sorulmaması, yaşanan tek bir sorunun bile konuşulmamasıydı. Elbette eğitim emekçilerinin de bu zor dönemde iyi dilek ve temennilere ihtiyacı var. Ancak sorunların konuşulmadığı, çözümlerin ortaklaştırılmadığı bir toplantı bir tür halkla ilişkiler çalışmasından öteye geçemiyor.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak biz eğitim ve bilim emekçileri; var olan eşitsizliklerin daha da derinleştiğine dikkat çekerek “tek bir arkadaşımızı dahi kaybetmemek, tek bir öğrencimizi bile geride bırakmamak”  yaklaşımıyla bu süreci yürütmeye çalışıyoruz.

"BİZ ÖĞRETMENLER, KENDİMİZİ İYİ VE GÜÇLÜ HİSSETMİYORUZ SAYIN BAKAN!"

Salgının ülkemizde yayılmaya başladığı andan itibaren onlarca arkadaşımızı salgında kaybettik. Bakanlığımız tek bir arkadaşımızla ilgili baş sağlığı dileme ihtiyacı duymadığı gibi eğitim emekçilerinin uzmanlık alanı olmayan işlerde görevlendirilmesi ile de sağlıkları riske atıldı.

Bizler hayatımızın her alanını eğitim-öğretim süreci olarak şekillendirirken; Özel Okullar Derneği başkanının “öğretmenler yatarak maaş alıyor” açıklamasına ses çıkarılmadığı gibi  “öğretmen maaşlarının bütçeye yük olduğu” sizin tarafınızdan ifade edildi. Bu sözünüzü somutlaştırır nitelikte asgari ücretin altında çalışan 100 bin ücretli öğretmenin maaşları kesildi, mesleki özlük haklarına sahip olmayan binlerce sözleşmeli öğretmenin mağduriyetleri görmezden gelindi. Öğretmen açığına rağmen atamayı bekleyen binlerce meslektaşımızın sesi duyulmadı. Özel eğitim alanında, özel okullarda çalışan meslektaşlarımız patronların insafına terk edildi.

Sayın Bakan,

İktidarın rakamlara takla attırarak verdiği zam,  yandaş basın tarafından güzelleme yapılan rakamlar, bu ülkenin öğretmenlerinin geçim sıkıntısına çare değildir. Eğitim emekçilerinin ücretlerinde yaşanan değer kaybı devam etmekte, gelirlerimize bağlı alım gücümüzde azalmaktadır. Buna ek olarak pandemi koşullarında her fırsatta öğretmenin ek dersini kesmenin yollarını arayan bir sistemin bizi değerli ve güçlü hissettirmesi mümkün mü? Biz, 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, ücretlerimizin insan onuruna yaraşır düzeyde olmasını istiyoruz.

Sayın Bakan,

Aynı işi yaptığımız, aynı öğretmenler odasını paylaştığımız ve asgari ücretin altında çalışan, iş  güvencesi  birilerinin iki dudağının arasında pamuk ipliğine bağlı  olan meslektaşlarımızın tedirginliğinin ve kaygının  sona ermesini istiyoruz. Eşinden, ailesinden uzak mesleki özlük haklarını kullanamayan sözleşmeli öğretmen arkadaşlarımızın sorunu çözülsün istiyoruz. Sayın bakan biliyoruz ki nitelikli eğitim kadrolu eğitim emekçileri ile mümkün. Biz; bütün eğitim emekçilerinin kadrolu güvenceli çalışmasının mücadelesini veriyoruz.

“BİR GELECEĞİN MÜCADELESİNİ VERİYORUZ”      

Daha önce ifade ettiğiniz “Sen ağa ben ağa, bu inekleri kim sağa” sözlerini ispatlar şekilde pandemi sürecinde çocuklarımız eğitimde eşitsiz koşullarla baş başa bırakıldı. Bakanlığımızın rakamlarıyla hala 6 milyona yakın öğrenci eğitim hakkından mahrumken bunu çözmeyen bakanlık; değerlendirme,  not verme, sınavlar konusunda da öğretmeni vicdanıyla baş başa bırakmaktan başka bir çözüm üretmedi. Sayın bakan, toplantınızda bir çocuğumuzun ‘’ben okulumu özledim, okulların açılmasını istiyorum ‘’  talebine karşılık dilek, temenni değil somut öneriler duymak isterdik.  Gelinen noktada çocuklarımızın umutsuzluğu ve tedirginliği geleceğin nasıl olacağının ipuçlarını vermektedir. Bizler “bey çocuğunun bey, ırgat çocuğunun ırgat olmayacağı” bir geleceğin mücadelesini veriyoruz sayın bakan!

"BUNCA EŞİTSİZLİK, ÇARESİZLİK VE GELECEKSİZLİK VARKEN, BİZ ÖĞRETMENLER MUTLU OLAMAYIZ SAYIN BAKAN!"

Bugün itibariyle okulların tamamen kapalı olduğu 3O ülkeden biriyiz. Öğretmenler aşılama önceliğinde 2. Grubun 7.sırasında yer almakta fakat henüz sağlık emekçilerinin dahi tamamen aşılanmadığı bir ortamda “okulların açılması için ilke kararı aldık” sözünün nasıl olacağını merak ediyoruz. Öğretmenlerin bir an önce aşılanmasının sağlanmasını ve yüz yüze eğitime geçmenin tüm önlemlerinin alınmasını bekliyoruz.

Milyonlarca öğrencinin eğitim hakkına ulaşamadığı, eğitim emekçilerinin sorunlarla baş başa bırakıldığı bir süreçten başarı hikayesi çıkarmanın da mümkün olmadığını görüyoruz maalesef. Bizler var olan sorunlara karşı somut çözümler bekliyoruz artık sayın bakan!

Programın tamamını izledik sayın bakan, müzik öğretmeni bir arkadaşımızın projesini anlatırken heyecanını gördük ve sizin sanat eğitimini önemsediğiniz ifadesini de duyduk. Arkadaşımızın kendi çabası ve görünmeyen tarifi zor emeğinin de farkındayız; destek almak ve yaygınlaştırmak için deyim yerindeyse kendisini parçaladığını da.. Dilerim ki arkadaşımızın emeğinin, hayalinin bir zerresi heba olmasın sayın bakan!

“Sanat eğitimi çok önemlidir” dediniz evet...  Ülkemizde olduğu gibi ilimizin de en kıymetli eğitim kurumlarından, Güzel Sanatlar Liseleri’ne atanan idarecilerin, meslek alanından, güzel sanatlar alanından olması gerekmez mi? İşi ehline bırakmak gerekmez mi sayın bakan!

Bu okullarımızın kuruluş amacına, öğretmen arkadaşlarımızın ideallerini sorunsuz gerçekleştirmesine ve öğrencilerimizin iyi bir sanatı eğitimi için bu koşulun olması gerekmez mi sayın bakan!

Bakanlınıza bağlı bulunan sayısı 100 ‘ü bulmayan Güzel Sanatlar Lisesi’nin idarecilerinden kaç kişi sanat alanındandır? Bir elin parmağını bulur mu?

Açıkça şunu sormak istiyoruz sayın bakan, sayıları binleri aşan İmam Hatip Meslek Liselerinde yönetici olarak, bir tane keman öğretmeni var mı? Nasıl oluyor da Güzel Sanatlar Liselerinde durum bunun tam tersi oluyor, olabiliyor?

“BİZLER KURŞUN ASKER DEĞİLİZ”

Bunu söylemek, liyakat talep etmek bir öğretmen bir sendika olarak en büyük yurttaşlık görevimizdir. Bir de; Ömrünü güzel sanatlar eğitimine vermiş, boyalı önlüğü ile hep atölyesinde görmeye alıştığımız, aramızdan çok erken ayrılan, sevgi ve saygıyla andığımız Cemal Güney Hocamızın emeğine de vefa borcudur bu şehrin.

Bizler kurşun asker değiliz bu halkın, bu ülkenin öğretmenleriyiz, sorulmadan söyleriz! Sürçü lisan mıdır bilinmez ancak her şey de aslına rücu ediyor… Bizler Bolu Bey’ine değil Köroğlu’na bilir bir tek O’na selam ederiz…”

Editör: TE Bilisim