Doğu ve Batı dünyasından filozoflar, din adamları ve psikoloji kuramcıları bireyin kendini tanımasının, kendini bilmesinin önemini vurgulamışlardır (Hadot, 2002). Eski dönemlerde “Kendini bil” ifadesi Delphi’deki Apollon Tapınağı'nın girişine altın harflerle yazılmıştır (Zimmerman, 2008). Hem felsefenin hem de psikoloji biliminin “Kendini bil” sözüyle başladığı ifade edilmiştir (Arslanoğlu, 2005). İnsanlar ancak kendilerini bildiğinde hatalarından ve yanılsamalarından kurtulma ihtimali olabilir (Morin 2003). Bireyin kendisini bilmesi ile birlikte zaman içindeki deneyimlerini birleştirip güçlendirerek bunları istediği sonuçlara ulaşmak için kullanabilecektir.

Kendini bilme; bireyin duygularının ve düşüncelerinin, içsel motivasyonlarının farkında olmasının ve onları anlamasının önemi olarak açıklayabiliriz. Kişinin kendini tanıma süreci, kendini gözlemlemesiyle başlamaktadır. Kendi özelliklerinin farkında olan kişi bu doğrultuda girişimlerde bulunarak hayatını daha uygun bir şekilde düzenleyebilir.

Kendini bilmenin bir diğer bağlantısı ise insanın iyilik durumudur. İnsanın iyilik durumunun karşılayan birçok kavram vardır. İyi olmak sadece fiziksel olarak iyi olma, hasta olmama değildir. Sağlığın tanımında vurgulanan iyilik hali kavramı iyi oluş, öznel iyi oluş, psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu, yaşam kalitesi, olumlu ve olumsuz duygulanım gibi anlamları birbiriyle tamamen aynı olmamakla beraber büyük oranda ilişkili olan kavramları da içinde bulundurmaktadır. Çünkü bu kavramların hepsi bireyin oluşunu sağlayan koşullarla ilgilidir. Ruhun iyi olması yani psikolojik iyi oluş da hayatımızda çok fazla öneme sahiptir. Kendimizi bildiğimizde, ruhumuzun da nasıl iyi olacağı hakkında fikir sahibi olabiliriz. Kısaca psikolojik olarak iyi olmanın temeli kendimizi tanımamızdan, kendimizi bilmemizden geçiyor. Kendimizi bilmenin ilk adımı da gözlemlememizdir. Duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı bilmekten geçiyor. ‘Yaşadığımız bir olay karşısında aslında ne hissediyoruz? Ne düşünüyoruz? Düşündüklerimizi ve duygularımızı ne düzeyde ifade edebiliyoruz?’ sorularına yanıt vermekle başlayabiliriz.