Sayın Okurlar;

Bir insanda, kendini yüksek görme hırsı, hevesi varsa, söz söylerken ağzı da soğan gibi kokar. Her kim ne derecede yüksekten bakarsa ve devamlı kibir tayından aşağı inmiyorsa, koltuğunda da, devamlı bu kibirlenmeyi alışkanlık haline getirmişse, bilinmelidir ki böyle bir davranış, hiddet ve şiddeti de beraberinde taşır. İnsanın, hem cinslerine karşı (gururla bakması gibi) zaten bir lüksü de yoktur. Örneğin; Karşındaki insanın senden veya benden daha görkemli olmadığı ne malum? Zamanla, insanoğlu, başkalarını aşağı görme nezaketsizliğini yapmasaydı, yüksekten bakma gururunu da taşımazdı. Nitekim, alçak yerlerin küçük tepecikleri, işte bu nedenle kendilerini daha zannedermiş. Unutulmasın ki gurur adeta bir koltuk değneğine benzer. İnsanı ne kadar yükseltse de boyunu yine uzatamaz. Örneğin; Kümesinde dört tavuğa fiyaka satan horoz, tunç bilekli doğan kuşunu gördüğü zaman kaçacak delik arar. Ama nefesi rahata çıkar çıkmaz, küstahlığına devam eder (güneş benim sesimle doğuyor şeklindeki) sözünü de kendisini tartmadan söyler. Basiretsiz ve bilinçsiz kimselerin, büyüklük taslamasındaki haleti ruhiye bozukluğu da akıl çaplarının çok küçük olmasından kaynaklıdır. Yani; altın yere düşmekle sakıt olmaz kadr-i kıymetten, moloz da yüz sene çırpınsa kurtulamaz kalitesizliğinden. Bilinmelidir ki hiçbir koltuk, gerilmek ve buralarda gururlanmak için değil insanlara faydalı ve verimli olmak için sunulmuştur. Asıl önemli nokta davranışlardır. İyi bir davranış dünyadaki en güzel sözlerden daha geçerlidir. DİKEN BATAR GÜL KOKAR. Bir insan kendi ayıbından utanabiliyorsa daha faziletli olur. Don Kişot’un atın üzerindeki hali ne kadar gülünç ise altın başağın eğik boynuyla duruşu, bir o kadar asaletlidir. Çünkü biri dolu biri boştur. Lokman Hekim buradan esinlenmiş olacak ki (Delinin düşünmesine, tavukların eşinmesine çare bulamadım) diyor. Kedi, her ne kadar farenin karşısında aslanım dese de aslanı gördüğü zaman fareye döndüğünü unutmamıştır. Ağır yongaları, yel kaldırmaz. Kanaat-i acizem odur ki insanoğlunda ağırlık çoğu zaman tahsilden ziyade (halis, muhlis ve mayası temiz asaletinden kaynaklanır.) Dünya kurulduğundan beri sivrisinek denen haşaratın vızıltısına rüzgar iltifat etmemiş, yaz boyunca öten ağustos böceğine karşı karınca da yuvasına erzak taşımayı ihmal etmemiştir. Normalde, devamlı gurur, kibir, çürümüş meyveden farksızdır. İşte bunun için, sadelik, iyilik, doğruluk olmayan yerde kibir cirit atar. Niye? Çünkü ortalığı boş buldu. Biz her şeyden evvel, yine de hayırlısını isteyelim hayırlısını dileyelim.