Ne demiş atalarımız!

“Merkebin kulağını kesmekle küheylan olmaz”

Yani merkep yine merkep, yine merkep.

Merkep, bildiğiniz gibi “eşek”in eş anlamlısı bir kelimedir. Şehir ahalisi merkep der, şehir dışındaki kesim, eşek der. Ancak, iki kesim de sinirlendikleri, asabileştikleri zaman “EŞŞEKOĞLU EŞŞEK” veya “EŞŞOĞLU EŞEK” derler.

Ha, bir de günümüzde siyaset adamları kelimeyi, merkep biçimiyle değilde, birbirlerine karşı, “eşşek” biçimiyle kullanıyorlar. Laf aramızda, “eşşeklik” yakışanlar da yok değil hani.

Yusuf Has Hacib, “Kutadgu Bilig”inde yöneticinin özelliklerini anlatırken, vurgulamış; (hükümdar-bey, vezirine, yardımcısına, danışmendine soruyor)- Bir olan Kâdîr-i Mutlak Azze ve Celle, insanoğlunu yarattı. Yarattığı insanlar arasında büyük var, küçük var, kötü var, iyi var, bilgili ve bilgisiz, zengin ve yoksul, akıllı ve akılsız, arlı arsız, hırlı hırsız gibi çeşitli yaradılışta insanlar var.

Şimdi söyle bana ki, bu insanları yönetecek bey, nasıl olmalıdır? Ki, ülke düzene girsin, halk zenginleşsin, devletin hazinesi dolsun, düşman boyun eğsin, anarşi ortadan kalksın. Ordu, düşmanları kahredecek güce erişsin, yönetim güçlü olsun, devlet ve saltanatı uzun olsun…

Ve Bey, sualini açar, tamamlar.

Danışmendi veziri cevap verir:- Beylik için, öncelikle kişinin asil olması gerekir. Soylu olması gerekir. Bu soy zenginlik, varlık soyu değil, erdem soyu olmalıdır. Sonradan görme olmamalıdır. Bilgili ve akıllı olmalıdır. Cömert ve yumuşak huylu olmalıdır. Cesur, kahraman, kuvvetli ve haktan, adaletten yana olmalıdır. Kibirden, kendini beğenmekten, arslandan kaçar gibi kaçmalı; devlet işlerinde mutlaka meşveret (istişare, danışmak, uzmanı ile görüşmek ve görüşlerini mutlaka dikkate almak) etmeli, ahlaken temiz olmalı, inançlı, takva sahibi ve vefalı olmalıdır. İçki ve kumardan uzak olmalı, dürüst olmalıdır.

Bu özelliklere sahip olmayan, bey olmamalıdır. Ki, bu özelliklere sahip olan bir bey, yönetim işi çok zor bir iş olmasına rağmen , kolaylıkla ve başarıyla yöneticilik yapabilecektir.”

Öyle ya meymenetsiz, yani bu özellikler bulunmayan yönetici, BAŞ OLURSA, BEY OLURSA KAMUYA; CÜMLE İLLERİ ÇEVİRİR  TAMUYA (Cehennem)

Boşuna mı demişler; aklını eşeğe verme, çeker arpa tarlasına; kilidi hırsıza verme, beton döker ocağına…

Mevlâna Muhammed Celâleddin diyor ki; “Adalet nedir? Herşeyi yerliyerine koymak. Zulüm nedir? Birşeyi yerine koymamak.”

Ne demiştik?

MEYMENET

Neymiş meymenet? Bereket, bolluk, hayr, iyilik, iyi nitelik, refah, bol kısmet, talih, açık baht, huzurluluk, yararlı üretkenlik, yararlı verimlilik, saadet, mutluluk, iyi huyluluk, güleryüzlülük.

Meymenetin zıttı, “nühûset”tir. Ancak dilimizde, kendi anlatım biçimimiz olan (-sız, -siz) ekiyle kullanarak “meymenetsiz” deriz. Yani, meymenetli adam şeklinde kullanımından çok, “meymenetsiz adam” olarak kullanırız. Ki, meymenetsiz; hayırsız, kademsiz, kutsuz, musibet, şom, uğursuz, yomsuz kişi demektir.

Neyse, Mevlâna’nın dediği gibi biz de, zulüm yapmıyak. Adil olalım. Lafı sözü, meymenetsizlik etmeden, yerli yerine koyalım.

Günümüzde beylerin, yöneticilerin ve denklerinin içinde meymenetsizler yok mu!.........

Rahmetlik babaannemin duasıydı: Rabbim bizleri, meymenetsizlerden uzak eyle, amin. Dedem de ; Al gaşavuyu (kaşağı) gir ahura, yarası olan gocunsun, derdi.

Ne diyelim, söz, denizden deryadan ağır. Denizin kenarında olsa, testi, ancak kabınca kalıbınca su alır. Testinin içinde de ne varsa, dışına onu sızdırır.