Sayın okurlar;

Halk arasında (sivri) denilen bir küçük haşerat vardır, bu haşerat hiç mi hiç sevilmez. Bu haşeratın küçücük bir boyu vardır ama türlü türlü de hali huyu vardır. En küçük misaliyle, birisini soktuğu zaman kaşıntıları bitmek bilmez. Bazen, bizde de söylenir. Örneğin; Sivri demir çuvalda durmaz, sivrisineklerde vızılamak, sokmaktan başka bir işe yaramaz. Yani haşeratın fıtratı budur. Gelelim sadede.

Sayın okurlar;

Sivri akıllar, genelde serseri düşüncelerde olur. Buradan hareketle diyorum ki kalem cömerttir ne dilersen yazar. Ancak, bu kalem denilen yazı aleti, serseride sivri akıllarda, silahlar da delinin elinde çok büyük gaflettir. Ariflere gelince, bunlara bir işaret dahi kafidir çünkü gerçekten Arif insanlar, yazıları tersinden dahi okurlar. Anlayan insanlara kul köle olunur ama anlamayan insanlara (Ağa) dahi olunmaz. Bakın bu iki şair, konumuzla ilgili birbirlerine nasıl cevap vermişler:

Dinlersen Azizim sana nasihat

Anlayana sivrisinek saz olur

                                   (Şeyhi)

Anlamaza davul çalsan az olur

Anlayana sivrisinek saz olur

                                    (Mesti)

Sayın okurlar;

Aradığını bilmeyen bulduğundan bir şey anlamaz. İnsanoğlu bir defa yanılmışsa, suç karşının olabilir ama aynı konuda iki defa yanılmışsak suç bizimdir. Serseri, bundan böyle, sivri aklı ile birçok insanı kandırabilir, aldatabilir. Ne var ki her zaman aldanma diye de bir şey yoktur. Çekirge de bir sıçrar, iki sıçrar, bir anında gelir avcunun ortasına düşer. Anlamadan, dinlemeden, tartmadan, düşünmeden, bilgileri ve kaynakları incelemeden yürüyen serseri aklın, bütün edep ve terbiyesi doğruluk yolundan çıkar. Bundan böyle olacak ki elinden büyük işler gelmeyen, örneğin özenti bozmaları, işte bunun için küçük şeylere, küçük olaylara gereğinden daha çok önem veren kaporta kafalar olarak karşımıza çıkar. Çünkü bunların beyin merkezi kerpiç malzemesiyle sıvanmıştır. Bu nedenle, BASİT İNSAN, KARMAŞIK İNSANDAN DAHA KORKU VERİCİ, VEBA MİKROBUNDAN DA DAHA TEHLİKELİDİR. Benlik, şerlik insanoğlunun hayatında nefret edilecek adi konulardır. KÖPEĞİN AĞZININ KAPANMASI KEMİKLE, SERSERİNİN AĞZININ KAPANMASI DA ONA CEVAP VERMEMEKLE OLUR. Verilirse ne olur? Verilirse, sizi muhatap kabul eder, hormanal kafayla zorbalığa kalkışır, en basitinden, el kol hareketlerine dilini de katarak perdesiz astarsız sözlere daha da fazla ithama kalkışır. OLGUNDA DOLGUNLUK, ASALETTE FAZİLET, SERSERİLERDE DE REZALET BAŞI ÇEKER. HAYVANLAR ALEMİNDE TİLKİLER, ASLANLARIN ARTIĞI İLE DOYARKEN, ARSLAN MAĞARANIN BİR KÖŞESİNDE CAN VERSE DAHİ KÖPEĞİN, ÇAKALIN AĞZINDAN EN KÜÇÜK BİR ARTIĞI DAHİ KESİNLİKLE YEMEZ.

Sayın okurlar;

Bu örnekler saymakla bitmez. Devamlı yeren, itham eden, hakaretleri meziyet haline getiren, bundan böyle bir parça olsun insanlıktan, eğitimden, seviyeden, ölçüden, dengeden nasibini almayan bir düşünceye, bir gün bir Molla Kasım çıkıp, şöyle dese, karşısındaki ne cevap verecek? Bir noktaya kadar iyi güzel, doğru diyelim de (bir defa da kişi, kendi ayıbıyla meşgul olup, aynaya baksa ve kendisiyle meşgul olsa herhalde başkalarının ayıplarını aramaya zaman bulamaz) dediği zaman, bu cevaba muhatap herhalde zor cevap verir veya veremez. Öyleyse akıllıyım demeyelim, akıllı olmaya çalışalım.

Sayın okurlar;

Düşünceleri astarsız, dilinde deli saçması olana her dostluk zehir, düşüncesinde, aklıselimi kullanan mükemmel insana ise her hizmet akıllı bir vezir gibidir.