Cumhuriyet Halk Partisi Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyesi Begüm Tunçel Bolu’nun doğa harikalarından biri olan Gölcük Tabiat Parkı’na yapılması planlanan dağ köşkü, kır evi ve göl gazinosu ile ilgili düşüncelerini sosyal medya hesabından paylaştı.

 

CHP Merkez İlçe Yönetim Kurulu üyesi Begüm Tunçel, Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz’ Gölcük konusunda yapmış olduğu açıklamasına istinaden bir paylaşımda bulunarak yanıt verdi. Tunçel’in yaptığı açıklamada şu şekilde: “Gölcük Tabiat Parkında yapılmak istenen 100 yatak kapasiteli otel, 25 adet kır evi, kır lokantası inşası projesinin, Gölcük Tabiat Parkının doğal yapısına zarar vereceği düşüncesiyle 17.12.2017 tarihinde birçok sivil toplum kuruluşu ile birlikte Bolu halkının gerçekleştirmiş olduğu protesto yürüyüşü sonrası, Bolu Belediye Başkanı Sayın Alaaddin Yılmaz, yapmış olduğu basın açıklamasında bazı kesimlerin her zaman olduğu gibi yine bazı hesaplarla harekete geçtiğini, bu ülkede her şeye “hayır” diyen bir kesim olduğunu ve bu kesimin yine harekete geçtiğini, bu zihniyetin, bu ülkede yıllardır yapılan her şeye “istemeyiz” haykırışında bulunduğunu, dertlerinin ise doğaya, ağaca, çevreye sahip çıkmak olmayıp Ak Parti iktidarı ile meselelerinin olduğunu, meselelerinin Ak Parti iktidarı döneminde atılan her adımı, her projeyi, her yatırımı engellemeye çalışmak ve baltalamak olduğunu ifade etmiştir.

 

“TAHRİP OLACAK DOĞANIN MALİYETİ BU HESAPLAMALARA HİÇ DAHİL EDİLMEMEKTE”

İlk öğrendiğim günden itibaren projeyi eleştiren hareketin içerisinde olan biri olarak Sayın Yılmaz’ın sözlerine yanıt vermek isterim. Bir kere öncelikle şunu açıklığa kavuşturmak gerektiğine inanıyorum: Burada Sayın Alaaddin Yılmaz’ın sözlerinin özünden çıktığı üzere yapılmak istenen projede, kamunun ya da daha özel ifadeyle Bolu’nun ve Bolu halkının yararı vardır yahut yoktur yönünde bir tartışmaya girmek bizi doğru sonuca götürmeyecektir. Zira kamu idarelerinin her eylem ve işleminde az ya da çok kamu yararı vardır. Tartışılması gereken, yapılmak istenen uygulama ile mevcut haliyle korumanın hangisinde kamunun yani Bolu’nun ve Bolu halkının daha fazla yararının olduğudur. Yani bu doğal varlığın mevcut haliyle, öncelikle koruma, bilahare de kaynaklarından sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda yararlanılması mı, yoksa bu doğal varlığın bozulmasına hatta belki de yıllar içerisinde yok olmasına sebep olacak faaliyetin tercih edilmesi mi kabul edilecektir? İşte sorun buradadır.

Ne yazık ki yapılacak yatırımla ilgili hesaplama yapılırken ekonomik ömrü, 30 – 40 yıl olan bir bina ve tesisten elde edilebilecek gelirin ve istihdamın getirisi hesaplanmaktadır. Tahrip olacak doğanın maliyeti bu hesaplamalara hiç dahil edilmemekte, böyle bir hesaplama, hiç akıllara getirilmemektedir. Bilimsel çalışmalara göre bir cm verimli toprak ortalama 200 - 1000 yılda oluşmaktadır. Bu veriye göre üzerinde orman örtüsünün yetişmesine uygun toprak kalınlığına ulaşılması binlerce yıl alacaktır. 30 yıllık bir yatırımdan elde edilecek getiri ile doğal varlığın mevcut hali korunmasından elde edilecek binlerce yıllık getiri mukayese edildiğinde ikincisinin Bolu’nun ve gelecek nesillerin daha yararına olduğu ortadadır.

 

Yapılacak proje için hiç ağaç kesilmeyeceği, orman içi açıklıkların kullanılacağı belirtilmektedir. Orman içi açıklıkları dahi kullansanız, en basit haliyle orman örtüsünün genişleme olanağını ortadan kaldırmış olmayacak mısınız? Sonra Milli Parklar Kanununun 15. maddesiyle, orman içi açıklıklara dahi her türlü yapı ve tesis yapılması kesin olarak yasaklanmıştır. Şimdi böyle bir alana devletin bir yönetim birimi tarafından yapı inşa ettiğinde yasanın bu emredici hükmüne karşı gelinmiş olunmamakta mıdır?

 

“EMREDİCİ NİTELİKTEKİ DÜZENLEMELER, BİR DEVLET KURUMU TARAFINDAN DELİNECEKTİR”

Konuya ilişkin bir diğer düzenleme, o zamanlardaki adıyla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından çıkartılan ve Gölcük gibi göletleri de kapsamına alan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğidir. Bu yönetmeliğin 17. maddesine göre su seviyesinden itibaren 300 metrelik alan mutlak koruma alanıdır ve bu alana yapı inşası kesin olarak yasaktır. Aynı Yönetmeliğin 18. maddesine göre su seviyesinden itibaren 700 metrelik alan ise kısa mesafeli koruma alanı olarak tanımlanmaktadır. Bu alanda turizm, iskan ve sanayi yerleşmelerine izin verilmemekte, bu alanda hafriyat yapılamamakta, sadece bu alanın rekreasyon ve piknik amacıyla kullanılmasına dönük kamu yararlı ve günü birlik turizm ihtiyacına cevap verecek, sökülüp takılabilir elemanlardan meydana gelen, geçici nitelikte kır kahvesi, büfe gibi yapılara, suyu kullanan idarece onanmış çevre düzeni ve uygulama planlarına ve plan kararlarına uygun olarak izin verilebilmektedir. Yapılmak istenen projede otelin ve kır evlerinin konumlandırılmak istendiği alan göz önüne alındığında yönetmelikte yer alan bu koruma alanları ihlal edilmemekte midir? Bir örnek vermek isterim: Gölköy Baraj Gölünün yakınında aynı zamanda Gölköy köylüsünün yerleşim alanı vardır ve Gölköy köylüsü, kendi tapulu mülkü dahi olsa Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği tanımlarında yer alan kısa veya orta mesafeli koruma alanı içerisindeki araziye barınma amaçlı ev yapamamaktadır. Amaç su havzasını korumaktır. Şimdi Gölköy Köylüsünün yaptığı bir evcik suya zarar vermektedir de 100 yatak kapasiteli bir otel, sırf bir kamu idaresi tarafından yapıldı diye suya zarar vermemekte midir yahut işin içerisinde bir kamu idaresi olunca bu yasa ve yönetmelik hükümleri göz ardı mı edilecektir?

 

Gölcük Tabiat Parkı gibi devlet tarafından koruma altına alınmış alanlarda inşai faaliyeti devletin bir yönetim biriminin yapması ile bir özel hukuk kişisinin yapması arasında yasalar karşısında bir fark yoktur. Yasaların ve bu konudaki diğer mevzuatın amacı, özel hukuk kişisi yahut bir kamu tüzel kişisi olsun doğal varlıkların koruması ve geliştirmesi yönünden tektir ve herkes tarafından uyulması mecburidir. Proje ile yukarıda kısaca yer vermeye çalıştığım emredici nitelikteki düzenlemeler, bir devlet kurumu tarafından delinecektir.

 

“BOLU İÇİN YARARLI BİR ÇALIŞMA YAPILDIĞINDA TAKDİR ETMESİNİ DE BİLEN İNSANLARIZ”

Son olarak ifade etmek isterim ki ben ve bu hareketin içerisinde olan diğer herkes, Bolu’nun turizmde gelişmesine karşı bir duruş içerisinde değiliz. Bu alanda gelişmek, Bolu’nun ulusal ve uluslararası alanda daha fazla tanınması, hepimizin ortak arzusu olur; ancak bu gelişmeyi sağlarken doğal yapıyı da bozmamak gereklidir ve mevcut haliyle korumanın getirisi yukarıda ifade etmeye çalıştığı üzere uzun vadede çok daha yüksektir. Otelin doğaya zararı dokunmayacak Karacasu’ya yapılması, buradan ring seferler ile insanların Gölcük’e taşınması önerisi, kesinlikle değerlendirilmeye alınmalıdır. Bu önerinin değerlendirilmesi, projenin Gölcük’te uygulanması halinde meydana çıkacak olan son derece maliyetli kanalizasyon, su gibi alt yapı hizmetleri maliyeti ve sorunlarını da minimuma indirecektir.

Belediyemiz tarafından olarak Sayın Başkanımızın bu konudaki eleştirileri sığ bir biçimde algılayıp yanıtlamak yerine demecindeki ifadesinin aksine amacımızın mevcut iktidarın eylemlerine ne olursa olsun karşı çıkmak olmayıp Bolumuza ait bir doğal varlığın korunması olduğunu anlamak suretiyle eğer tereddütlerimiz hakikaten yersiz ise bu konuda kamuoyunu teknik verilerle de aydınlatması ve proje ile birlikte hazırlandığı ifade edilen uzun vadeli gelişme planını ve il çevre düzeni planının paftalarını halka açmasının daha yararlı olacağı kanısıyla yukarıdaki düşüncelerimi sizlerle paylaşırım.

 

 

 

Editör: TE Bilisim