Sayın Okurlar;

Bilgi, insanı şüpheden, iyilikler acı çekmekten, kararlı olmakta korkudan çoğu zaman kurtarır. Her bilinen söylenmez ama her söyleneni, iyi düştükten sonra söylemek gerek. Çok iyi bilenler bu nedenle, çok şeylere dikkat ederler. Aradığını bilmeyen, bulduğundan bir şey anlamaz. Bilinmelidir ki Haktan ve faziletlerden mahrum olan bilgiler, hilekârlıktır. Bu nedenle, onun gerçekte akıl ve zeka ile alakası yoktur.

Bir şairimiz şöyle söylüyor;

Cahiller kâmile sen bilmen deyip,

Onun için kaybettiler irfanı

Sayın Okurlar;

Cehalet dünyası, Ademi, daima sadetten, huzurdan ve güvenden mahrum etmiştir. Esasen, cahili, cehaleti görebilen zaten cahil değildir. Sadece, görünene göre karar verenler ne kadar az şey gördüklerini bilmeyenlerdir. Cahillerin sesi boş bir teneke sesinden, insan kulağını daha çok rahatsız eder. Bundan dolayı olacak ki alim cahili, salim serseriyi, fazilette rezaleti kabul etmez. Gerçek olan tek bir yarış vardır, oda insanların yarışıdır. Serseri cahilin yarışı, ayağı yanmış köpekten daha çok yanar. Bir gerçekte odur ki şuursuz korkuların kaynağında cehalet yatar. Bilgisizlik rahat elde edildiği için çoğu gafiller bilgiden yoksuldurlar. Hayal gücü derin olup da bilgisi olmayan kimsenin, bir nevi kanatları vardır ama ayakları yoktur.  Tüm boş kaplar, dolu bir fıçıdan daha çok ses çıkarırlar. Cahillere söz anlatmak ise köre renk tarifi gibidir.  Mantıklı düşünmeden seviyesiz cahillerle oturmak, mükemmel insanın haysiyetini kırmaktan başka işe yaramaz. Netice itibari ile barış zamanında kavga çıkarmak, akıllı insanların işine gelir. Kendisini tanımayan her cahil, bırakalım uzun lafları, evvela kendisinin düşmanıdır. Netice itibariyle, bilen insanlar, mertlik gösterecekleri zaman kendilerine hakim olmasını çok iyi düşünürler.