Diyanet İşleri Başkanlığı, birçok bakanlık ve kurumla iş birliği ve protokol yaparak güzel ülkemize ve insanımıza hizmet vermeye gayret etmektedir.  Toplumun dini, ahlaki ve manevi değerlerini sürekli canlı tutmak, Kur’an, sünnet, akıl ve vicdanın rehberliğinde, din hizmetlerini ve din eğitimini yurt içinde ve yurt dışında toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak amacıyla çeşitli faaliyetler gerçekleştirmektedir. En başta da ümidimiz ve istikbalimiz olan çocuklarımız ve gençleriz ile ilgili çalışmalar ve faaliyetler yapılmaktadır.

Aslında bu bir tercih değil, zorunluluktur. Çünkü bu coğrafyada ayakta kalabilmek ve varlığımızı devam ettirebilmek için neslimize sahip çıkmamız lazım. Bu topraklarda binlerce yıl hür ve özgür yaşamamız kendiliğinden olmadı. Amansız mücadeleler sonucunda bu günlere gelindi. Bu mücadeleler bitmemeli ve hatta artarak devam etmelidir. Bu da gençlerle ve genç beyinlerle yapılır.

Hz. Muhammed (sav) in peygamber olarak gönderilmesiyle insanlığın yeniden doğduğuna ve aydınlık geleceğine tarih şahitlik etmiştir. Hz. Muhammed (sav) bunu, o günün gençleriyle yapmıştır. Öyle ise yol ve yöntem aynı, değişen sadece zamandır. Çağın gerekleriyle çocuklarımızı ve gençlerimizi hayata hazırlayıp yola koymamız lazımdır. Yoksa farkında olmadan geri kalır, en kıymetli değerlerimiz elimizden gider.

Dinimizin gençliğe ve gençlerin eğitimine ne kadar önem verdiği malumdur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) gençleri vahyin en taze muhatapları olarak görmüş, idari, askeri, ticari ve içtimai hayatta onlara sorumluluk vermiştir. O’nun rahle-i tedrisinden geçen ve İslam’ın rahmet ve hikmet yüklü mesajlarını ilk olarak kabul eden gençler, insanlığı aydınlatan birer yıldız olmuşlardır.

Cehaletin, zulmün hâkim olduğu, güçlünün zayıfı ezdiği bir anlayıştan; hikmet ve ilmin, adalet ve dürüstlüğün, şefkat ve merhametin ikliminde asr-ı saadete dönüştüğünü görüyoruz.

Kısaca Peygamberimizin gelişiyle, bireysel, toplumsal ve evrensel düzeyde, zihin, fikir ve ahlak planında tarihin en büyük inkişafı ve inkılabı yaşanmıştır. Bu da Hz. Ali, Mus’ab b.Umeyr Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Muaz b. Cebel ve Enes b. Malik…gibi genç sahabelerle olmuştur.

Gençlerimiz milletimizin geleceği, en büyük imkânımız ve zenginliğimizdir. Eğer gençliğimizi ihmal eder isek  geleceğimizi de ihmal ve imha etmiş oluruz. Çünkü gençliğimiz; bu milletin hem geçmişi hem de geleceğidir. Biz, savaşları ve zaferleri gençlerimizle yaptık ve kazandık. (Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşında  Olduğu gibi). Aynı zamanda gençlerimiz bu milletlerin hem ümidi ve hem de geleceği olmuştur.

Bu kadar önemli olan çocuklarımız ve gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizle, insani haslet ve faziletlerle nesilden nesile aktarak yetiştirmeliyiz. Toplumumuzun geleceğe umutla bakabilmesi için insani ve İslami erdemlerle donatılmış, iyi yetişmiş, ruhen ve bedenen sağlıklı bir gençliğe sahip olmak, her dönemde olduğu gibi günümüzde de hayati önemi haizdir. Yoksa, kutsalı olmayan toplumların günümüzde ne kadar canavarlaştığı, yoldan çıktığını söylemeye gerek bile yoktur.

Kısaca; İslam’ın ölmez hakikatleri ile gençliğin tükenmez dinamizmi buluşursa hem ülkemiz ve hem de dünyamız çok daha güzel olacaktır.