12 senedir sürekli olarak işkence ve tecavüze uğradıktan sonra eşi Ramazan İpek’i öldüren Melek İpek’in tutuklanması sonrası Bolu Kadın Platformu üyeleri önlüğünde bir araya gelen kadınlar, İpek’e gönderdikleri mektuplarla kadına yönelik şiddete sert tepki gösterdiler.

Haber: Servet Gökçek

Bolulu kadınlar, son yaşanan Melek İpek gündemi sonrasında sosyal mesafeye ve maske kuralına uygun bir şekilde İzzet Baysal Anıtı önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. Açıklamada kadına yönelik şiddete karşı örgütlü mücadelenin yükseltilmesi gerektiği ifade edilirken, Melek İpek’in işkenceci eşini öldürmesinin öz savunma olduğu ve öz savunmanın hak olduğu vurgulandı.

Platform adına bir basın açıklaması yapan Eğitim Sen Bolu  Sekreteri Ceren Can Perçin, “İktidarın, tarikat ve cemaatlerin, fesh etmeyi tartıştığı İstanbul Sözleşmesi’nin gereklikleri uygulanmış olsaydı kaybettiğimiz binlerce kadın bugün hayatta olacaktı” dedi.

“KADINA KARŞI ŞİDDETİ ÇÖZEMEYEN DEVLET”

Ceren Can Perçin, Kadına karşı şiddeti çözmeyen devlet, yasaları uygulamayan, kadınları bu çaresizlik ve şiddet döngüsüyle baş başa bırakan devlet, söz konusu kadınlar olunca korumayan yasalar tarafından tutuklandığını ifade ederek, “8 Ocak günü evli olduğu erkek tarafından, çocuklarının gözleri önünde saatlerce işkence gören, kendisini ve kızlarını yaşatmak için Ramazan İpek’i öldürmek zorunda kalan Melek İpek tutuklandı. Kadına karşı şiddeti çözmeyen devlet, yasaları uygulamayan, kadınları bu çaresizlik ve şiddet döngüsüyle baş başa bırakan devlet, söz konusu kadınlar olunca korumayan yasalar tarafından tutuklanmıştır. Tıpkı kendisine üç yıl boyunca tecavüz eden Nurettin Gider’i öldüren Nevin Yıldırım gibi. Tıpkı kendisini fuhuşa zorlayan kocasını öldüren Çilem Doğan gibi. Onlar kendilerini korumak, yaşamlarını savunabilmek adına işledikleri cinayet sonrasında kendileri teslim oldular ve tutuklandılar. Oysa kadın şiddetiyle, kadın cinayetiyle karşılaştığımız her yeni bir günde fail erkek olduğunda nedense deliller yetersiz oluyor ya da kadının geç saatte sokakta tek başına olması, şort giymiş olması gibi suçu hafifletici sebepler gösteriliyor” dedi.

“GERÇEK ADALET ARAMAKTAN VAZGEÇMEYECEĞİZ”

Perçin, Kadınların insan kalma ısrarıyla sormaktan , bu yaraları kapatmaktan , gerçek adalet aramaktan vazgeçmeyeceklerini belirterek, “Biz her güne “Bugün kaç kadın şiddete uğramayacak!" tedirginliği ile başlıyoruz, her günü öfkemizi ve direngenliğimizi arttıracak haberler ile karşılıyoruz. Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Dönmez, Betül Tuğluk, Selma Taşkömür, Vildan İnce, Hatice Soysal, Döndü Bakır, Aleyna Yurtkölesi… Biz hayallerinden ve hayatlarından koparılmış kadınların mücadelesini yaşatmaya çalışıyoruz. Aleyna Çakır, Nadira  Kadirovaya, Gülistan Doku, Duygu Delen, Rabia Naz...Etkin soruşturma yürütülmediği için şüpheliler korunduğu için gerçek adaletin yerini bulamadığı açık bir yara gibi duruyor ortada …Biz kadınlar insan kalma ısrarıyla sormaktan , bu yaraları kapatmaktan , gerçek adalet aramaktan vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

“KADIN, ERKEK EŞİT OLUR MU?”

Perçin, kadınların karşısında bir şiddet dalgası olduğunun altını çizerek, “Rakamlara ve "ama"lara sıkıştırarak katliamların ötekileştirilmesini sağlamaya çalışan örgütlü bir şiddet dalgası duruyor kadınların karşısında. Bu şiddet dalgası "Evde kocana, işte patrona ve sokakta erkek devletin dayattığı normlara itaat edeceksin!" diyor; gücünü ve cesaretini ise yasaların uygulanmamasından alıyor. Rakamlara ve nedenlere sıkıştırılarak sıradanlaştırılan katliamlarda, eşitsizliklere ve ötekileştirmelere dayalı ataerkil iktidar yapısının cesaretlendirici olduğunu görüyoruz. Hedef haline getirdikleri İstanbul sözleşmesinde yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına yönelik, en üst perdeden ifade edilen; ’kadın, erkek eşit olur mu? Fıtrata aykırıdır’ ifadesi, kadının kamusal alanda varlığını tehdit eden, kadını sadece aile içerisinde ‘’makbul’’ sınırlarda tutan ve erkek üzerinden tanımlayan, kadın erkek eşitliğini iktidarı için tehlike olarak göre ideojinin tezahürüdür. Dindar ve kindar nesil yetiştirme hevesiyle çocukların geleceğini dini vakıflara, cemaatlere emanet eden iktidar anlayışının, sadece kadın ve çocuklar için değil tüm toplum ve ülkenin geleceği için nasıl bir tehdit oluşturduğunu en acı şekilde tecrübe ettik” diye konuştu.

“ŞİDDETİ ÖNLEMENİN YOLU POLİTİKALARI HAYATA GEÇİRMEKTİR”

Perçin, İstanbul Sözleşmesinin gereklikleri uygulanmadığını, uygulanmış olsaydı tüm toplumun korunacağını, faillerin ve maktullerin en aza ineceğini belirterek, “Yaşanılan kadın cinayetleri karşısında çırpındıklarını, seferberlik ilan ettiklerini açıklayan siyasal iktidar temsilcileri de biliyor ki şiddeti önlemenin en önemli yolu önleyici politikaları hayata  geçirmektir. İktidarın, tarikat ve cemaatlerin, fesh etmeyi tartıştığı İstanbul Sözleşmesi’nin gereklikleri uygulanmış olsaydı kaybettiğimiz binlerce kadın bugün hayatta olacaktı. İstanbul Sözleşmesinin ve 6284 sayılı kanunun gerekleri uygulansaydı, toplumsal cinsiyet eşitliği tam anlamıyla sağlanabilseydi binlerce kadın ve çocuk her türlü şiddete uğrayıp katledilmeyecek, bir çocuktan tecavüzcü katil yaratan karanlık olmayacaktı. İstanbul Sözleşmesinin gereklikleri uygulansaydı tüm toplum korunacak, fail ve maktuller en aza inecekti. Ne Melek İpek kocasından her gün şiddet görecek ne de kocasını öldürmek zorunda kalacaktı” dedi.

MELEK İPEK SERBEST BIRAKILMALDIR”

Perçin, Melek İpek’in bir an önce serbest bırakılmasını talep ederek, “Biz kadınlar,  öz savunma haktır diyoruz ve tutuklu bulunan Melek İpek’in bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz! Melek İpek ve çocuklarının ayrılığa, tutukluluğa değil birlikte iyileşmeye ihtiyacı var! Bu şiddet iklimin sonlanması için kadınların bu ülkede eşit ve özgür yurttaşlık hakları için  yasal düzenlemelerin uygulanmasını, şiddetsiz bir toplum için İstanbul sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilmesini talep ediyoruz! 1 Kişi daha eksilmeyeceğiz diyen herkesi İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun başta olmak üzere haklarımıza sahip çıkmaya, bu mücadelenin bir parçası olmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.

Editör: TE Bilisim