Sayın Okurlar;

Allah korusun,  insanoğlunun başına bela birkaç yerden gelebilir ama daha çok akılsızlık, dolayısıyla bilgisizlikten gelir. Aklın zannı dahi, cahilin yakininden doğrudur. Az ilmi olup da onunla amel eden, çok ilmi olup da amel etmeyenden daha hayırlıdır. Önemli olan, akıl ve bilgilerle ortaya konan gerçeklerdir. Cahillerin, şerlerin, edepsizlerin mezarlarını, nasıl bunların yanına kazıyorlarsa, Âlimleri, ilim irfan sahibi kimselerin mezarlarını da yine Âlimlerin, Ariflerin mezarlarının yanına kazarlar.

Aslında akıllı, zeki, eğitimli insanlardan değil, ne oldukları bilirsiz seviyesiz cahillerden korkulur. Akıllı geçinilmez, akıllı olunur, biliyorum denmez, tam cevabı verilir. Bu nedenle çok sözler molozdur, çok ötenenler ise teşbihte hata olmazsa bir nevi horozdur.

Özde akıllı olmaktan ziyade, aklı yerinde kullanmak daha önemlidir.”

İnsanoğlu talihsizliğinden, mutsuzluğundan değil, akılsızlığından korkmalıdır. Dünyadaki tüm çiğ düşüncelerin, olgunlaşmamış fikirlerini akıl pişirir. Nitekim yüce yaradan bir insana bela vereceği zaman, evvela aklını alırmış. Akıl, bir nevi vücudun efendisidir. İnsanlara cehaletlerini tanıtmak ise güçtür çünkü cehaleti tanıyabilmek için bilgi lazımdır. Bu nedenle, cehaletini görebilen kişi zaten cahil değildir. Bilgisizlik, kolay ve rahat elde edildiği için genelde çoğunluk, çoğu kez bilgisizdir. Dikkat ederseniz, sadece görünenlere göre karar verenler, ne kadar az şey gördüklerini bilmeyenlerdir. Eşek de yüz türlü yüzme bilirim demiş ama ırmağın kenarına gelince hepsini unuttum demiş çünkü beyin belli. Akıllı insanlar, kavramak için iyi bakar, görmeyi mükemmel etmek içinde azami dikkati sarf ederler. Bu nedenle deha, belli bir konuya yönetilmiş derin bir dikkatin mahsulüdür. Zira dâhilik, müspet ilimde çalışmakla olur.

ACI ÇEKMEYEN YERDE, DEHADAN DA SÖZ EDİLEMEZ. BUNDAN BÖYLE MÜSBET AKLIN, BİLGİNİN, DOLAYISIYLA YÜKSEK İNSANLIĞIN VE İNANCIN OLMADIĞI YERDE, ZATEN DÜNYADA YOKTUR.  UNUTMAYALIM Kİ DÜNYAYI ABAD EDENDE, BERBAT EDEN DE İNSANDIR. ÖYLE İSE ÖNCE İNSAN.