Bir ayı aşkındır Gazze’de ve Filistin’de yaşananlar dünyadaki Müslümanlara önemli sorumluluklar yüklemektedir. Bu konuda her türlü riski göze alıp, dünyayı zalim İsrail’e karşı ayağa kaldırmaya çalışan devlet adamlarımızın olduğunu biliyoruz. Fakat bunun yeterli olmadığını da görüyoruz. Bütün benliğimizle istiyoruz ki, bir şeyler yapılsın ve o da yeterli olsun. İşte tam da bunu bekliyoruz. Peki kimden ve kimlerden?

Kur’an’da yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.”

Bu ayet, zalimler için aleni bir tehdit iken, mazlumlar için ise bir umuttur. Fakat zalim çok pervasız, hiç ama hiç korkmuyor. Çünkü o, benim inandığıma (Kur’an’a ) inanmıyor. O sadece kendi uydurulmuş kitabına inanıyor ve anladığı tek dil de kendi dili… O zaman onun anladığı dilden konuşmak lazım da, bu zalimlerin dilinden kim yada kimler anlıyor?

Bizde güzel bir söz var, “Zor oyunu bozar” diye. Evet bu zalimler zordan anlar. Bunların dili de budur. Fakat dünyadaki biz Müslümanların bu dili öğrenmesi çok zor. Çünkü, her şeyden önce dersin hocası yok, kitap yok, defter yok. Farz edelim ki, bunları temin ettik, bu sefer de öğrenci bulamayız. Her zaman olduğu gibi, yine biz bu işi Allah’a havale edelim, Allah da  zalimleri bildiği gibi cezalandırsın(!)

Zalimin dört koldan destek bulduğu bir zamanda yaşıyoruz. Zalime ne lazım ise,  istemeden hemen ayağına geliyor. Zalim İsrail de çocuk, yaşlı, kadın, hastahane, cami, okul, sığınma kampı demeden mazlum Filistin halkının üzerine insanlık suçu olan fosfor bombalarını yağdırıyor. Terör devleti dünyanın gözleri önünde Filistinli masum insanları katlediyor. Gazze ve çevresindeki Müslümanları, baskı ve şiddetle evlerinden, yurtlarından sürüyor, yaşama haklarını ellerinden alıyor.

Ben “Müslümanım” diyen, zulme taraftar olamayacağı gibi zulüm karşısında sessiz de kalamaz.   Müslüman, zalime hasım, mazluma umut olur. Yeryüzünün her neresinde olursa olsun ,kanayan bir yara gördü mü ta ciğeri yanar. İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un "Zulmü Alkışlayamam" şiirinde olduğu gibi.

“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git!, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...”

Peygamber Efendimiz (s.a.s), şöyle buyurur: “Kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbi ile o kötülüğe tavır koysun. Bu da imanın asgarî gereğidir.”

O halde, Filistin’deki ve Gazze’deki kadın ve çocukların kulakları sağır eden feryadı ve gözleri kör eden parçalanmış şehit cesetleri ve dilleri lal eden durumları arşa uzanırken, gayretullaha dokunursa halimiz nice olur? Bu duruma düşmekten korkalım ve gayretullahtan önce üzerimize düşeni yapalım!

Ali Rıza Tahiroğlu/DİB. Başkanlık Müftüsü