Alemlerin Rabbi olan Allah, eşrefi mahluk olan biz insanlara sayısız nimetler ihsan etmiştir. (İbrahim,34) Bu en büyük nimetlerden biri de hiç şüphesiz akıldır. İnsanı diğer canlılardan ayıran ve onu sorumlu kılan, hadiseleri düşündüren ve olayları anlamasını sağlayan bir melekedir. Akıl, felsefe terimi olarak; “varlığın hakikatini idrak eden, maddî olmayan, fakat maddeye tesir eden basit bir cevher; maddeden şekilleri soyutlayarak kavram haline getiren ve kavramlar arasında ilişki kurarak önermelerde bulunan, kıyas yapabilen güç” demektir. İnsanın her çeşit faaliyetinde doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ve güzeli çirkinden ayıran bir güç olarak akıl, ahlâkî, siyasî ve estetik değerleri belirlemede en önemli fonksiyonu haizdir.(Diyanet İslam Ansiklopedisi)

Dinimiz İslan’a göre insanı diğer varlıklardan ayıran ve ilâhî emirler karşısında insanın yükümlülük ve sorumluluk altına girmesini sağlayan akıldır. Kur’an’da bir çok ayette “akletme” den bahsedilirken aklı kullanarak doğru düşünmenin önemi üzerinde durulmuştur. (Ankebût, 43) “O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir (üzerlerine pislik yağdırır” (Yûnus,100) âyetiyle bütün insanlığı uyarmış ve akıllarını kullananların cehennem azabından kurtulacakları (Mülk,10) belirtilmiştir.

Vahyin muhatabı insandır ama, akıllı insandır. “İnsanın dini aklıdır; aklı olmayanın dini de yoktur”.(Ahmet H. Akseki, İslam: Fıtri Tabii ve Umfuni Bir Dindir, s. 314). Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırt etmemiz için bize ihsan edilmiş üstün bir nimettir. Ama aklını doğru kurallar içerisinde kullanan kaç kişi vardır? Bu soruyu sormamızı haklı kılan, içinde yaşadığımız insanlık tarihinin geçmişten günümüze uzanan hayat serüvenidir. İnsanlık aleminin bu güne kadar başarılı bir sınav verdiğini kim iddia edebilir? Evet, Asr-ı Saadet gibi gibi bazı dönem, topluluk ve kişilerden bahsedebiliriz. İnsanlık tarihi içerisinde bu saydıklarımız ne kadar yer tutar? İşte bu sebepledir ki, Kur’an-ı Kerim Yunus suresi 100. Ayette; “Ve (Allah) akıllarını kullanmayanlara pislik verir (yağdırır)”, buyuruyor. Akıl kelimesi Kuranda 40 dan fazla yerde geçer ve neden akletmiyorsunuz ve aklınızı kullanmıyorsunuz… gibi uyarılarla aklımızı doğru kurallar ile kullanmamızı ister.

İnsan, aklını doğru kullanılması sonucunda tefekkürle tanışır. Tefekkür ise bir ibadettir. Tefekkür, akıl- mantık çerçevesinde hakikati anlamak ve doğruya ulaşmak için düşünceye pozitif emek katmaktır. İşte bu tefekkür sayesinde olaylara hep ibret nazarıyla bakar ve payımıza düşen dersi çıkarırız. Sonunda irademiz devreye girer ve üzerimize düşeni yapmaya karar veririz.

Bu sebepledir ki, bütün yapıp ettiklerimizden sorumluyuz ve hesaba çekileceğiz. Akıllı davranmak zorundayız, geçmişi, geleceği ve hali düşünmek durumundayız ve sağlam bir irade koyarak hak yolda yürümeliyiz. Bütün veriler açıkça ortada iken hala savrulmalar yaşayanların üzerine Allah (c.c.)  rics (pislik) yağdırır. Sonra da şikayetlenmeler başlar.

Kurtuluşun muştusu, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bir şu hadisleri ile yazımızı bitirelim: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışandır.”( Tirmizî, Sıfatü’l-kıyame, 25.)

Ali Rıza TAHİROĞLU/DİB. Başkanlık Müftüsü