Sayın okurlar; Kalbi ve sözü olmayan kimsenin, yüz dili değil, bin dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır. Baş ağrılarının büyük belası, dillerden gelir. Dizginsiz her dilde, işte bu nedenle, belaları davet eder. Ne demişler; (dilim seni dilim dilim dileyim, başıma ne geldiyse senden bileyim.)

Tatlı dil, her kapıyı açan, sihirli bir anahtardır. Dili sivri olanların sözleri, üç köşeli diken gibi nereye konsa batar. Kendini tanımaktan aciz sokak haytalarının, hatta bildiğini bilmeyen aptalların sözleri gök kubbede çınlamaz.

“Pekmez güzel olunca, sinek Bağdat’tan dahi gelirmiş.” Dili kürek olanlar da, sözlerin tezek gibi kokması, o sözlerin çürümüş olmasındandır. Dil, zilli olmaz. Olursa, şıngırtısından her söz ağızdan, rezil rüsva olarak çıkar. Bu nedenle geveze-lafazan, yalama ve yalaka ağızlar anahtarsız açılır. Azda öz sözü, işte yine bu nedenle arif- bilge-salih ve selim insanlar kullanır. Zaten çok söz moloz gibidir.