Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici, 2022-2023 eğitim öğretim yılının ilk yarıyılı hakkında değerlendirme yaptı, Türkiye’deki eğitimin sıkıntılarının gün geçtikçe arttığına dikkat çekti.  Gezici, “Maalesef eğitimin ele alınış biçimi sadece siyasal iktidarın ve sermayenin taleplerin üzerinden görülüyor Bu ülkeye bir gelecek borcumuz var” dedi.

HABER: ASLI AKIŞ

Türkiye’de genelinde 18 milyon öğrenci Bolu’da da 50 bin öğrencinin yarıyıl tatiline girdi. Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici, eğitim alanında yaşanan ve derinleşen sorunların yaşandığına işaret ederek, öğretmenleri ve öğrenciler açısından durumu özetledi.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU EĞİTİM ÖĞRETİMİN NİTELİĞİ ETKİLEDİ”      

Açıklamasının başında Öğretmenlik Meslek Kanunu'na (ÖMK) da değinen Zehra Kulalı Gezici; “Eğitim emekçileri açısından kamuoyunun da takip ettiği öğretmenlerin talebi olmayan ve bütün karşı çıkışlarına rağmen eşit işe eşit ücret ilkesini aşan ve bizim öğretmenler odamıza resmen atomize eden, hücrelerine bölen aynı işi yaptığı halde farklı farklı maaş ve statüyle nitelendiren Öğretmenlik Meslek Yasası aslında eğitim-öğretimin niteliğini temelden etkileyecek bir mesele oldu.  Bizim açımızdan ve senenin başından beri de öğretmenler odasının gündemini maalesef meşgul etti.” dedi.

“PANDEMİ DÖNEMİNDE EŞİTSİZLİK DERİNLEŞTİ

Gezici, Pandemi döneminde öğrencilerin ciddi eşitsizlik yaşayarak kayıpları olduğun altını çizerek; “Öğrenciler açısından eşitsizliğin derinleştiği, pandemiyle birlikte biz çok ciddi eğitim kayıpları yaşadık. Hem sosyolojik hem psikolojik öğrencilerimize sadece akademik kayıplar vardı ve hala bu kayıplar yokmuş gibi buna dair herhangi bir telafi programı geliştirmeksizin devam eden bir süreçti.” şeklinde konuştu.

“EĞİTİM-ÖĞRETİMDEN KİTLESEL KOPUŞLAR YAŞANDI”

Ekonomik göstergelerin veliler ve öğrenciler açısından sosyolojik sonuçlar doğurduğunu belirten Zehra Kulalı Gezici; “Ülkemizde yaşadığımız ekonomik kriz maalesef eğitim tüm toplumu kesen bir alan ve sınıflarımızda, okullarımızda öğrencilerin bizzat eğitim yaşantısına ciddi etkileri oldu. İlk kez eğitim-öğretimden kitlesel kopuşlar yaşandı. Okul terklerinin yaşandığı bir dönemi yaşadık. Okul terklerinin en temel sebebi öğrencilerin, ailelerin eğitim-öğretim giderlerini karşılayamadığını basından da izliyoruz. “Ceket, ayakkabı yok okula gönderemiyorum” diyor veli. “Servis ücretini karşılayamıyorum, Cebine harçlık koyamıyorum, kaynak kitap alamıyorum, okula ulaşımı sağlayamıyorum” diyor veli. Milli Eğitim Bakanının TBMM Bütçe Görüşmelerinde de yaptığı konuşmada, 11 bin 654 öğrencinin ilkokuldan, ortaokulda 28 bin 421 öğrenci, liselerde 40 bin öğrenci olmak üzere toplamda 280 bin 743 öğrencinin eğitim-öğretimin dışına çıktığını biz görüyoruz. Türkiye genelinde 3 Milyona yakın bir öğrenci kaybı ve bu çok ciddi bir rakam. Bu çağda ve bu süreçte bu kabul edilebilir birşey değil.  Okullaşma açısından da sanıyorum Avrupa ülkeleri açısından son sırada olduğumuzu söyleyebiliriz. Elbette ki bunu ekonomik ve sosyolojik çok ciddi sonuçları olacaktır.” İfadelerine yer verdi.

“BU ÜLKEYE BİR GELECEK BORCUMUZ VAR”

Gezici, iktidar üzerinden eğitimin ele alınış biçimine eleştiri yaparak; “Eğitimin en temel seviyesi aslında toplumun ihtiyaçları değil, sadece sermayenin ve siyasi iktidarın talepleri üzerinden şekilleniyor. Sermaye ve siyasi iktidarın birinci meselesi, işçileştirilmemesi. İkincisi, Özel Okullaşma ve dinselleşme iktidarın en ciddi alanları. Buda biz hep şunu söylüyoruz, bizim yaşadığımız topluma ve çağa bir borcumuz var. Bu ülkeye bir gelecek borcumuz var. Maalesef eğitimin ele alınış biçimi sadece siyasal iktidarın ve sermayenin taleplerin üzerinden görülüyor.” dedi.

“İLİMİZDE 300 BİN ÖĞRENCİNİN MESEM’E KAYIT OLDU”

Milli Eğitim Bakanlığı’nın A101 ile protokol imzaladığı ve öğrencilerin okul yerine işe gideceği protokol içeriğine tepki göstererek;  “1 Milyon 600 bin öğrencinin ne yesem diye çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırıldığı, 14 yaşından itibaren çocukların, personel ihtiyacı karşılamak adına ucuz iş gücü gibi A101’le protokol imzaladığını gördük. Türkiye’de 1 milyon 600 bin,  ilimizde 300 bin öğrencinin MESEM’e kayıt olduğunu okullardan terk ettiğini görüyoruz. Öğrencilerimizi önce işletmelere kayıt yaptırıyorlar, sonra okula kayıt yaptırıyorlar. Böyle bir sistemde görülmemiştir. O çocuklarımızın hiçbir yerde takibini yapacak personeli yok. Milli Eğitim Bakanlığının ve MESEM’lerin böyle bir alt yapısı da yok. Bu çocuklarımız her türlü şiddete açık bir şekilde devlet koruması altında görünse de her türlü şiddete açık bir şekilde denetiminin yapılmadığı neler yaşadığını bilmediğimiz 1 milyon 600 bin çocuktan bahsediyoruz. Bununla birlikte Açık Lise de çok istisnai durumlarda uygulanabilecek bir meseleyken şuanda maalesef ekonomik güçlüklerle Milli Eğitimin daha doğrusu okullarımızdaki müfredat nedeniyle yine 1,5 milyon öğrencimizin Açık Liseye kayıt yaptırdığını ve gerçekten korumasız bir şekilde ve nerde ne şekilde takip edemediğimiz bir öğrenci gurubunu görüyoruz. ” açıklamasında bulundu.

 “LAİKLİK İLKESİNİ YOK SAYILIYOR”

Eğitimin en önemli konularından birinin ‘eğitimin dinselleştirilmesi’ olarak nitelendiren Gezici; “En önemli konulardan birisi eğitimin dinselleştirilmesi meselesi. Maalesef Anayasa’nın en temel tartışması dahi kabul edilemeyecek ilkelerinin eğitim sistemi üzerinde yok sayıldığını Laiklik ilkesini görüyoruz. Karma eğitimin tartışılmaya açıldığını zaman zaman görüyoruz. Tarikat, cemaat, vakıf ve derneklerle kesintisiz bir şekilde protokollerin sürdüğünü görüyoruz. Yani sınıftan öğretmeni çıkartıp başkalarının yetkin olmayan herhangi bir şekilde eğitim alanıyla ilgili yetkisi olmayan ve direk siyasi iktidarın politik amaçları doğrultusunda ve siyasallaşmış eğitim yöneticilerinin takdiriyle bu protokoller yürüyor. Seçmeli dersler meselesi var. Yönetmeliğimiz bellidir. Burada birinci tercih öğrencinin ve velinin istek ve niteliği doğrultusunda ve öğrencinin yeteneği doğrultusunda. İkinci meselesi okulların norm kadro ve okul personel durumu belirler bunu. Maalesef bunlar belirlemiyor. Eğitim yöneticileri maalesef talimatlarla kendi ihtiyaçları ve iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda öğrencilerimizi ders seçimine zorluyor.” şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim