Ligin yirmi dördüncü haftasında, umutla ve yeni teknik ekibimizle gittiğimiz İzmir deplasmanında ne yazık ki umduğumuzu bulamadık.

Oysa topa daha fazla sahip olan, sahanın her yerini kullanan, ayağa isabetli paslar yapan, önde kurduğu baskıyla rakibini hataya sevk eden, kolaylıkla çıkmasına izin vermeyen, buna karşılık bulduğu pozisyonları da çömerce harcayan bir Boluspor izledik.

Muzaffer hocanın sistemi takıma bir canlılık ve iyi bir hava getirmişe benziyor. Futbolcular kolektif uyumlarıyla günümüz futbolunun istediği temel ilkelerin hepsini sahaya yansıtarak deplasman stratejisi içinde kontrollü anlayışla yüksek tempoyu birleştirdiler.

İlk yarıda her iki takımında kontrolü oyununa rağmen karşılaşmanın yirmi altıncı dakikasında ev sahibi ekip Atınç’la gole çok yaklaştı ama kalecimiz Çağlar başarılıydı. İlerleyen dakikalarda takımımız oyunu karşı alana yıkarak, bu bölgede ayağa çok yönlü isabetli toplar yapıp, rakibin savunma kurgusunun dikkatini dağıtarak yerleşme düzeni hatalarına zorladılar.

Takımımızın ileride yapmış olduğu yoğun baskıları karşılaşmanın 61. dakikasında Bregu’nun ayağından gelmiş oldu.

Bulmuş olduğu golden sonra ataklarını daha da sıklaştıran takımımız girmiş olduğu fırsatlardan yararlanamadı. Karşılaşmanın 88. dakikasında kişisel hatalarımızdan dolayı kalemizde gördüğümüz golle, üstün götürdüğümüz ve baskılı oynadığımız karşılaşma sonrası iki puanı ne yazık ki bırakmış olduk.

Kısacası Boluspor hırslıydı, disiplinliydi. Rakibin gücünü bilen bir taktik anlayış içindeydiler bunu da sahada en iyi şekilde göstermiş oldular. Yani kan değişikliği işe yaramış gözüküyor. Tabiri caizse enseyi karartmak yok. Oldukça zor karşılaşmalımız var. Bunların hakkından da birlik ve beraberliğimiz sayesinde gelerek hedefimize ulaşacağız. Ne demiş ilim irfan sahibi Hz Mevlana ‘Geçecek bunlarda sabret. Az kaldı gönül ha gayret.’