Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğü öncülüğünde Hukuk Fakültesi tarafından kadına karşı şiddetle mücadeleye yönelik düzenlenecek etkinlik serisinin ilki gerçekleştirildi.

İzzet Baysal Kültür Merkezi Pembe Salonda düzenlenen panele; Bolu Barosu Başkanı Av. Perihan Bengü Akşemsettinoğlu Yılmaz, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Samettin Gündüz, avukatlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.

Panelde ilk konuşmayı Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Duygu Dülger “Kadınların Adalete Erişimi” konusunda yaptı.

Adalete erişim kavramları hakkında bilgi veren Dülger, “Adalete erişim öncelikle hukuk devleti kavramı ile ilişkili. Tüm eylem ve işlemleri hukukla bağlı olan, hukuk dairesinde hareket eden ve hukuk dairesinde hesap verir bir devlet yapılanmasından bahsediyoruz. Dolayısıyla hukuk devleti içinde yurttaşın varolabilmesi, haklarını kullanabilmesi ve sesini duyurabilmesi, hukuk himayesinden faydalanabilmesi adalete erişimin ön koşuludur.” dedi.

Adalete erişimde kadınların neden ayrıca ele alındığını vurgulayarak konuşmasını sürdüren Dr. Öğr. Üyesi Dülger; “Kamusal alanda kadınlar birebir erkekler gibi varolabiliyorlar mı ve haklarından aynı şekilde faydalanabiliyorlar mı? İhlalle karşılaştıklarında başvurabilecekleri mekanizmalar ve buralarda karşılaştıkları sorunlar aynı mı? Bu sorulara ne yazık ki evet yanıtını veremediğimiz için kadınların adalete erişimi konusunu ayrı bir başlık halinde incelememiz gerekiyor. Kadın hakları çalışmaları adalete erişim çalışmaları gibi 90’lı yılların başlarından bu yana ülkemizde hız kazanmış. O zamandan bu zamana çok olumlu gelişmelerin olduğunu görüyoruz.” şeklinde konuştu.

“KADINLARIN GENEL İSTİHDAM İÇİNDEKİ PAYI ÇEYREĞİN BİRAZ ÜSTÜ”

Kadınların adalete erişiminde karşılaştıkları sorunları ekonomik zorluklar, yapısal zorluklar, sosyal zorluklar ve kurumsal usûli zorluklar başlıkları altında değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Dülger; “Kadınların genel istihdam içindeki payının çeyreğin biraz üstünü ancak yakalayabildiğini görüyoruz. Ücret eşitsizlikleri ile ilgili konular, hak ettiklerini alma konusunda zaten zorluklarla karşılaşan kadınlar, erkeklere kıyasla ekonomik zorluklardan farklı biçimde etkileniyorlar. Adli yardıma, hukuk yargılamasında ceza yargılamasındakinden çok daha az bir fon ayrılmış olduğu için daha zor koşullara bağlı. Yani bir kadın, boşanma davasında ya da iş hukuku davasında yardıma ihtiyaç duyduğunda barolara başvurup adli yardım talep ettiğinde kendisine hukuki yardım birtakım katı koşullara bağlanıyor.” İfadelerini kullandı.

Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ümmü Gülsüm Kılıç ise, Türk Ceza Kanunu’nda suçun kadına ve eşe karşı işlenmesinin nitelikli hallerine ilişkin sunum gerçekleştirdi.

“KADINA KARŞI ŞİDDET KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİNİN DEVAMINA NEDEN OLMAKTADIR”

BM’ye göre kadına karşı şiddet kavramının ne olduğunu açıklayan Dr. Öğr. Üyesi Kılıç, “Kadına karşı şiddet tüm dünyada yaygın ve ciddi bir sorundur. Maalesef ki eğitim düzeyi ne olursa olsun bu sorun bütün toplumlarda görülmektedir. Şiddet; bireyi fiziksel, duygusal, sosyal yönden ciddi şekilde etkilediği için kadının hem toplumsal hayata katılımını engelleyerek hem de sosyal ve ekonomik kalkınmaya engel olarak kadın erkek eşitsizliğinin devamına neden olmaktadır. Bu sebeple kadına karşı şiddet hem bir insan hakları ihlalidir hem de ciddi bir toplumsal sorundur.” dedi.

“ÜLKEMİZ YASAL VE İDARİ TEDBİRLER ALARAK TOPYEKÛN MÜCADELE BAŞLATMIŞTIR”

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusundaki uluslararası çalışmalar ve Türkiye’deki düzenlemeler hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Kılıç, “Ülkemiz uluslararası taahütlerini de göz önünde bulundurarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve şiddet neticesinde ortaya çıkan mağdurların korunması amacıyla her alanda yasal ve idari tedbirler alarak topyekûn bir mücadele başlatmıştır. Çok yönlü, bütüncül ve disiplinlerarası bir yaklaşımla yürütülen mücadelenin en önemli göstergesi şüphesiz ulusal eylem planlarıdır. İlki 2007 yılında yürürlüğe giren kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planı ile kadına yönelik şiddetle mücadelede benimsenen kamu politikalarının temelleri ortaya konulmuştur. Bu çerçevede 2021-2025 yıllarını kapsayacak kadına yönelik şiddetle mücadele eylem planı, kamu kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, sosyal tarafların, üniversitelerin, medyanın ve uluslararası kuruluşların temsilcileri ile akademisyenlerin katkı ve katılımları alınarak hazırlanmıştır.” ifadelerini kullandı.

“YENİ DÜZENLEMEDE KADININ KASTEN ÖLDÜRÜLMESİ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBETLE HÜKÜM ALTINA ALINMIŞTIR”

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun ile Türk Ceza Kanunu’nda kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin maddeler hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Kılıç, “Yaşama hakkı, vazgeçilmez bir değer olarak ulusal ve uluslararası tüm hukuk kuralları ile koruma altına alınmıştır. Kasten öldürmenin kadına karşı işlenmesi ki bu çok yeni bir düzenlemedir, Mayıs 2022 değişikliğidir, TCK Madde 82’ye baktığımızda, suçun kadına karşı işlenmesi halini ‘suçun nitelikli hali’ olarak düzenlemiş ve suçu işleyen kişinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Kasten öldürmenin töre saikiyle işlenmesi suçun ağırlaşması sonucunu doğurmaktadır.” şeklinde konuştu.

“GEÇMİŞTE KADIN İSTİHDAMININ ÇOK DÜŞÜK OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ”

İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı’nda görevli Dr. Öğr. Üyesi Özgür Başyiğit ise, Türk İş Hukuku ve çalışma hayatında kadın hakları ve kadınların durumuna ilişkin sunum yaptı. Konuşmasında özellikle ekonomik şiddete değinen Başyiğit, özetle “Geçmişte kadın istihdamının çok düşük olduğunu görüyoruz. 20 yıl önce her 2 kadın çalışana karşılık 10 erkek çalışıyordu. Yani ciddi bir fark vardı. Daha kötüsü, kadınların iş arama oranı çok yüksek olmasına rağmen iş bulmalarının oldukça düşük düzeylerde kaldığını ve teşvik edici düzenlemeler olmadığını görüyoruz. Bunda tabii toplumda benimsenen kadının evi yeridir, çocuğuna baksın, kocasına hizmet etsin gibi olumsuz anlayışların elbette ki etkisi olmuştur ama idari anlamda devletin de teşvik düzenlemesinin zayıflığı buna sebebiyet vermiştir.” diye konuştu.

“KADIN İSTİHDAMINA HIZ VERİLMESİ PLANLANIYOR”

Günümüzde kadın istihdamında giderek iyiye giden bir seyir izlendiğini ancak oranların yeterli olmadığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Başyiğit, özetle “Mesela ben, bir kadın Baro Başkanının olduğu Bolu ilinde olmaktan çok gururluyum. Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu’nun da başkanı da artık bir kadın. Tabii ki bu sayılar yeterli değil. Kadın avukatların oranı yüzde 47’ye ulaştı ama şu anda kadın Baro Başkanı sayısının 10’u bile bulmadığını görüyoruz. Yargıda dün kadın oranı sadece yüzde 12 iken bugün itibariyle yüzde 37’ye ulaştı. İş arayan kadınların sadece 4’te 1’i iş bulabiliyor. Bu erkeklerde yüzde 50, kadınlarda yüzde 26’lık bir oran. Bolu’da iş arayan kadınların yüzde 41’i iş buldu. Akademik düzeyde de kadınların ağırlığını göstermesi lazım. Dün sadece yüzde 15’lerde olan oran bugün yüzde 32’lere ulaştı. Siyasette de durum benzer. Siyasette kadının temsil oranı Meclis’te sadece yüzde 17. 81 il belediye başkanınından sadece 4’ü kadın olarak seçildi. Oysa kadının siyasette ve ülkenin geleceğinde daha fazla söz sahibi olması gerekir. Ama bu noktada şunu görüyoruz: Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda politikalar geliştirdiğini biliyoruz. Örneğin geçtiğimiz sene pandemi nedeniyle özellikle kadın istihdamı etkilenmeye başlayınca bir teşvik programı hayata geçirildi. Bir yıl boyunca kadın istihdamında sigorta primlerini devlet üstlendi ki bu gerçekten ciddi bir yükümlülük demektir. Ama devlet bu yükümlülüğü üzerine aldı. Kadın istihdamına önümüzdeki yıllarda hız verilmesi de planlanıyor.” açıklamasında bulundu.

Soru cevap bölümünün ardından panel, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.

Editör: TE Bilisim