“Kusursuz dost arayan dostsuz kalır” atasözünden hareketle kusursuz, sorunsuz iş arayan da işsiz kalır diyebiliriz. Hiç bir meslek grubu, hiçbir iş sorunsuz değildir. Fakat ilelebet de bu sorunlarla devam edecek de değildir.

Nasıl ki; hiçbir bahane başarının yerini tutmuyorsa, sorunları sürekli tekrar etmek yerine, az da olsa çözüm odaklı işler yapmak daha doğru olur. Karanlıktan şikayet etmek yerine bir mum yakmanın daha doğru ve isabetli olduğu gibi.

Atasözlerimizden biri de, “Adım adımdır sefer, sabırdadır zafer”dir. Bunu  “Allah katında en sevimli amel, az da olsa devamlı olanıdır”. (Buhari, İman, 32) hadis-i şerifiyle destekleriz.

Biz Müslümanların en güçlü yönü Kuran'ı Kerimdir. Öyle ise genelde Müslümanların özelde ise din görevlilerinin ve hâsseten imam-hatip ve Kur’an Kursu öğreticilerinin en güçlü yönleri de Kur'an'ı Kerimdir.

Tarihten günümüze gerçek Kuran hizmetkarları önce Allah'ın sonra Hz. Muhammed (sav) in övgülerine mazhar olmuştur. Bunun yanında bütün müminlerin de sevgisini, saygısını ve duasını kazanmıştır.

Ataullah İskenderi(M. 1260- 1309)’nin şu sözü sizce de çok anlamlı değil mi?: " Allah katındaki yerinizi öğrenmek istiyorsanız, Allah'ın sizi hangi işte istihdam ettiğine bir bakın". Yaşadığımız dünyada o kadar çok iş alanı ve rızık kapısı var ki, hepsi de kutsaldır. Tek şartı helal bir iş alanı olması ve işin hakkının verilmesidir.

Ama Allah (cc) hademe-i hayrâta çok özel olarak kendi kapısında iş imkanı ihsan eylemiştir. Diğer işler ve meslek gurupların da çok saygın ve güzel olmakla beraber, kimi metrelerce yer altında, kimi gökyüzünde, kimi de çok zor ve sıkıntılı işlerde çalışıp rızkını temin ederken hademe-i hayrât camilerde, Kur’an Kurslarında ve ilgili birimlerde çalışıyorlar.

Bu (hademe-i hayrât) işlerini yapmak çok büyük bir şeref olduğu gibi bir o kadar da tehlikelidir. Çünkü, ahiret ameli ile dünyalığını kazanan tek meslek grubudur. İki tarafı kesen bıçak gibidir. Yaptığın işin hakkını verirsen, kazancın dareyn saadeti olurken,  işin hakkını vermez isen vay haline…! Seni kim kurtaracak?

Bütün Bu söylediklerim ile şunu ifade etmek istiyorum. Eğitim- öğretimin yeniden başladığı şu günlerde, mevcut imkanları sonuna kadar ve en iyi şekilde değerlendirmemiz ve sorunları en kısa zamanda çözmemiz lazım.  Sahip olduğumuz imkânlarla çok daha iyisini  yapabiliriz. Bu imkanları küçümseyemeyiz ve azımsayamayız. Hangi aşamalardan buralara geldiğimize bakmamız lazım. Fakat, bu demek değil ki, bu bize yeter ve bizim kemal noktamızdır.

Öyle ise, ehlince bilinen ve tespit edilen sorunlar, ivedilikle ilgili makam ve yetkililerce çözülmeli ve şartlar daha iyi hale getirilmelidir. Çünkü konu Kur’an ve hedef de insandır. Kur’an ve insan için “ikizdir” denir ya; her ikisine yapılan hizmet hakka ve hayra hizmettir.

Öyle ise, şimdiye kadar ortaya konan bütün gayretler “Kur’an hizmetini daha iyi nasıl yapabiliriz” sancısını içinde hissedenlerin çabası ve gayreti olarak görülmelidir. Bu düşünce bile tek başına son derece saygındır. Senlik- benlik, hasetlik- fesatlık bir tarafa bırakılıp, ardından konuya uygun daha güzel adımlar atılmalıdır.

Selam olsun hademe-i hayrâtta  geçmiş ömürlere…

Ali Rıza Tahiroğlu/​​​​​​DİB. Başkanlık Müftüsü