Sevgili okurlar, geçen haftaki yazımda başarı için zekâ ve yetenekten daha mühim bir özelliğin olduğundan söz etmiştim: Azim.

Bizler, başarı konusunda efsane olmuş insanların performansını zihnimizde anlamlandırırken gözden kaçırdığımız öyle önemli bir ayrıntı vardır ki sanki onu bilerek görmek istemeyiz. Başarı konusunda üstün bir performansa sahip insanların bu becerilerini, doğuştan gelen bir özellik olarak görme yanılgısı aslında kendimize bile itiraf edemediğimiz meselenin özünden uzaklaşma kolaylığıdır. Örneğin, Mozart, Paganini, Einstein, Michael Jordan, Fatih Sultan Mehmet Han, Aziz Sancar, Oktay Sinanoğlu, Naim Süleymanoğlu ve daha nicelerini, yapmış oldukları büyük başarılarından dolayı anarken genelde kullandığımız övgülerin içinde şu nitelemeler yer alır: Deha, üstün yetenek, Allah vergisi …

Bu övgülerin içerisinde yatan derin anlamı aslında yukarıda ifade ettim. Ancak bir kez daha belirtmekte yarar olabilir. Normal insanlarda bulunmayan bu özelliklerin sanki adı geçen kişilere özel olarak ilahi bir güç tarafından ve bir mükafat olarak verildiği inancıdır. Oysaki tüm üstün başarı gösteren insanların yaşam öyküleri dikkate alındığında başarıları adına ortaya çıkan mesaj çok nettir. Çaba, azim, mücadele ve umut. Dünya ölçeğinde ister lider, virtüöz, isterse de sporcu, ya da bilim insanı olsun hepsinin hikayesinin özünde çaba ve mücadele vardır. Aziz Sancar, “Biz çalıştığımız ve ürettiğimiz sürece üstün olacağız, üstünlük genetik değildir, bütün insanlar birbirine eşittir. Çoğu insan zekâya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum.” derken ortaya koymak istediğimiz savı destekler.

 Dünya basketbolunun gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından Michael Jordan, bir reklam da şöyle der: “Dokuz bin şuttan daha fazla şut kaçırdım.  Neredeyse üç yüz maç kaybettim yirmi altı kez maçı kazandıracak son topu kullandım ve kaçırdım.” Birçok insan bu ifadeler karşısında şaşkınlığa düşer ancak başarıya giden yolun çaba ve kararlılık ve hatalardan ders çıkarmak olduğunu bilen Jordan, söylediklerinin arkasındadır.  Tüm zamanların en iyi basketbol oyuncusu olmak istiyorsan başarısızlığı kucaklamalısın. Jordan’a göre zihinsel dayanıklılık ve işe yüreğini koymak sahip olduğunuz fiziksel ve biyolojik avantajların birçoğundan daha değerlidir. Amerikalı mucit Thomas Edison da aynı düşünceleri vurgular: “Eğer bir şeyi çalıştıramamanın on bin yolunu keşfettiysem başarısız olmuş sayılmam, cesaretim kırılmaz.  Çünkü her yanlış girişimin elenmesi gereken bir adım olduğunu düşünürüm.” der.

Peki neden başarılı olmanın vazgeçilmez unsurları olan çaba, azim, mücadele ve umut gibi özellikleri atlayarak başarılı olmayı zekâ ve yetenek gibi bilim insanlarının da üzerinde yıllardır uzlaşamadığı, daha çok doğuştan geldiğine inanılan gizemli bir dünyaya bağlarız? Çünkü başarılı olduğunu düşündüğümüz insanların göstermiş olduğu üstün performansta birçok şey mükemmeldir. Jordan, basketbolda göstermiş olduğu üstün performansla NBA'in resmî sitesine göre, tüm zamanların en büyük basketbolcusudur. Mozart çok küçük yaşta senfoniler besteler. Einstein görecelilik kuramıyla ilgili inanılmaz çıkarımlarda bulunur. Naim Süleymanoğlu, 6 dünya 9 Olimpiyat rekoru kırarak efsaneleşir. Fatih Sultan Mehmet Han, gemileri karadan yürütür, bir çağı açıp kapatır. Aziz Sancar, hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran çalışmalarıyla 2015 Kimya Nobel Ödülü alır. Bu insanların mesleki kariyerleri gerçekten mükemmeldir. Bizler ise bu kariyerlere asla ulaşamayacağımızı düşünürüz ve bu başarılara gizemli bir yaklaşımla insan üstü, deha ya da üstün zekâ, yetenek diyerek kendimizi bilinçsiz olarak korumaya alıyor olabiliriz. Aksi takdirde bu üstün performanslar karşısında kendimizde büyük bir yetersizlik hissi oluşabilir. Belki de kendimize bile itiraf edemediğimiz bu durum karşısında kolay ve gizemli olanı seçerek ben normalim ama onlar anormal diyor olabiliriz. Çünkü başkalarının doğuştan gelen özel yeteneklerinin olduğunu düşününce rekabet etmeye gerek kalmaz. Başka bir anlatımla doğal yeteneği efsaneleştirerek paçayı kurtarırız. Peki üstün başarıları sadece efsane olan “deha”lar mı gösterir, başarı konusunda gerçek bu mu? Sanmıyorum.

Aziz Sancar, öğrencilik yıllarında günlük 18 saat çalıştığını söylerken lise ve NBA’deki ilk yıllarında hocaları tarafından beğenilmeyen Jordan, tüm maçlardan sonra tekrar sahaya çıkıp saatlerce antrenman yaptığını yaşam öyküsünde bizlerle paylaşır. Hırslı ve müzisyen bir baba ve ablaya sahip olan Mozart’ın 7-8 yaşına geldiğinde yaklaşık 3500 saatlik müzik yaşantısından geçtiği bilinmektedir. Fatih Sultan Mehmet Han, 21 yaşında İstanbul’u fetheder ancak çocuk yaşta deneyimlediği başarısız taht tecrübesi ve onu önemli bir devlet adamı haline getiren Molla Gürani, Hüsrev, Akşemsettin ve Ahmet Paşa gibi büyük hocalara sahip olduğu unutulmamalıdır. Yine çok genç yaşta dünya ve Olimpiyat rekorlarını kıran Naim Süleymanoğlu’nun günlük en az 8 saat antrenman yaptığı bilinmektedir. Ayrıca Süleymanoğlu, Bulgaristan’dan Türkiye’ye geldiğinde ev tutmak yerine olimpiyatlara hazırlanmak için çalıştığı spor salonunda küçük bir odada kamp kurmuş ve bu sürede yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen disiplinli çalışmadan bir an olsun vazgeçmemiştir. Çalışırken ve yeni bir şeyi öğrenirken yemek yemeyi bile unuttuğunu söyleyen Einstein, oğluna ve tüm insanlara öğüt olarak yazdığı mektupta, “Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım, benim en çok merak ettiğim şey, neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız. Elde ettiğim başarıların hepsi çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmiyor olmamdandır. Bu nedenle azim paha biçilmez bir değerdir. Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.” diyordu.

Bu konu hakkında yazılarıma haftaya devam edeceğim.

Selamlar…

DR. Bayram ERDEN