Sayın Okurlar;

Dünyada ne kadar seviyesiz, cahil ve basit düşünce sahipleri varsa ve bütün bunlar her kim olursa olsun, hepsi de alevle ışığı birbirine karıştırır, bundan böyle olmamış ve olmayacak işlerin insanı olmaya kalkışan bir nevi paçozlardır. Değer ifadesine, yani kıymete gelince, bu, elmas vasfında bir konumdur. Yani yandığı zaman ne yerde külü, ne de gökte isi, pası, pusu olmaz. Bunun için de diyoruz ki kıymet, kıymet bilenindir. Kadir, kıymet, doğruluk, hangi şartlar altında olursa olsun, meyvesini yine verir. Utanmaz, sıkılmaz, yalan, yanlış, gelişigüzel, sonsuz şekillere girebilir ama doğru, güzel, iyi, yalnız kendi potalarında bulunur, bunun için de gerçek insanlar tarafından daima baş tacı edilirler. (Bir insanda denge, motorda sente, müzik dünyasında uyduruk beste yer aldı mı, gerçek insanlar, sağlam motorlar ve mükemmel besteciler, bundan çok utanç duyarlar. Değerde, dehada, dikkat, çalışkanlık, sabır ve gerçekleri alışılmamış şekilde görmek vardır. Dehasız çalışanlar çoktur ama çalışmayan bir deha asla yoktur. Bu arada şunu da ilave edelim, dünyamızda acı çekmeyen dehaya da rastlanmamıştır. Eğitilmemiş dehaya gelince, bu bir nevi işlenmemiş gümüşe benzer. Dolayısıyla başkalarının başaramadığını yapmak ustalıktır ama ustalığın başaramadığını ise deha tamamlamıştır. Dehanın temelinde ve tepesinde planlı, metotlu ve istikrarlı bir çalışma vardır. BUNUN İÇİN OLACAK Kİ BOŞ TENEKELER TINGIRDAR; ALTINLAR, GÜMÜŞLER, İNCİLER İNCE BELDE ŞINGIRDAR.

Sonuç;

Bir serserinin serseri taşı, gelip de bir altın kaseyi kırsa, altın kase değerinden bir şey kaybetmeyeceği gibi, o serseri kişiye ve taşa da altın kaseyi kırmasından dolayı bir değer ilave edilmez. Çünkü mayasının hükmü KIRMAK ÜZERİNE ODAKLANMIŞTIR. Durum böyle olunca, her ağaç kendi meyvesini verecektir. Bundan tabi ne olabilir? Kuşburnundan gül toplamayı beklemek, hiç olmamış ve olmayacak şeyi beklemek olur.