Niyeti Hayır Olanın Akıbeti de Hayır Olur

Değerli okuyucular yazımın başlığındaki cümleyi çok kez duymuşuzdur. Bir atasözü olarak bu cümleyi şu şekilde de ifade edebiliriz: “Niyet hayır, akıbet hayır.”

Hep deriz, atalar söylemişse boşa söylememiştir. Gelin şimdi bu atasözünün ne kadar doğru bir öğüt verdiğinin hep birlikte izini sürelim.

Stanford Üniversitesinde 21 yıl gibi oldukça uzun süreli ve 61.141 kişinin katılım sağladığı bir araştırma sonucuna göre daha fazla egzersiz yaptığını düşünen insanların yaptıkları egzersiz miktarı eşit olsa bile daha az egzersiz yaptığını düşünenlerden daha sağlıklı oldukları keşfedildi. Olumsuz düşünce anlayışını benimseyenlerin takip döneminde ölme olasılığı egzersizleri hakkında olumlu düşünce yapısına sahip olanlardan %71 daha fazlaydı.

Yaşam süresini konu alan çalışmalarda temel sağlık durumları ve diğer birçok değişken kontrol altına alındıktan sonra bile iyimser dünya görüşüne sahip insanların kötümser dünya görüşüne sahip insanlardan 7.5 yıl daha uzun süre yaşadıkları bulgulandı. Yine benzer ve oldukça çarpıcı sonuçlara sahip araştırmaların birinde 18-49 yaş arası 440 katılımcı arasında olumsuz düşünceye sahip insanların gelecek 38 yıl boyunca daha yüksek kardiyovasküler bir olay yaşama olasılığı daha yüksek çıktı. Gençleri konu alan bir başka araştırmada kötümser düşünceye sahip olanların 60 yaşından sonra kalp hastalığı geçirme olasılığının iyimserlere göre iki kat daha fazla olduğu ortaya çıktı.

Değerli okuyucular askerlik mesleğinin ne denli zorlu ve olumsuzluklar içerdiğini bilmekteyiz. Bu kapsamda yapılan ve 900 binden fazla askerin yer aldığı bir araştırmada iyimser ve olumlu düşünme özelliğine sahip askerlerin mesleki ve hayat başarısında çok daha olumlu sonuçlar elde ettiğini biliyoruz. Bu sonuçlara göre pozitif ve iyimser olan askerlerin  başarılı olma olasılıkları, daha az pozitif ve iyimser olanlara göre dört kat daha fazladır.

Zihinsel gücün büyük etkisini anlatması açısından birkaç bilimsel çalışmadan daha söz etmek istiyorum. Bir çalışmada gruplara ayrılan katılımcılara farklı eğitimler verildi. Araştırmanın nihai amacı katılımcıların kas güçlerini geliştirmekti. Bu amaç için birinci gruptan fiziksel aktivite içerisinde olmadan bir nesneyi hayal gücüyle itmeleri istendi. Diğer gruptan ise gerçekten bedensel olarak bir ağırlığı itmesi istendi. Bu araştırmada etkinlikler 12 hafta boyunca, haftada 5 kere 15 dakika şeklinde uygulandı. Sonuçlar gerçekten oldukça ilginçti. Hayalinden bir ağırlığı ittiğini düşünen grup fiziksel gücünü %35 artırırken gerçekten fiziksel olarak ağırlık iten grup gücünü % 53 artırmıştı. Benzer bir araştırmada yeni bir parçayı çalmak üzere profesyonel piyanistler işe alındı. İşe alınan piyanistlerden birinci grup yeni parçayı hayalinden çaldı, diğer grup ise gerçekten parçayı piyanoda çaldı. Sonuçlar yine çok ilginçti, hayalinde çalan piyanistlerle gerçekten piyanoyu çalan grup arasında performans açısından nerdeyse bir farklılık gözlemlenmedi. Yani bunun anlamı, bir şeyi hayalden yapmakla gerçekten yapmak arasında oldukça yakın bir ilişki var. Bu da bize düşüncenin beyin ve davranışlar üzerindeki güçlü etkisini gösteriyor diyebiliriz.

Uzmanlar bu durumun bilimsel açıklamasını bir eylemi düşünsel düzeyde gerçekleştirmenin beyni tıpkı gerçekmiş gibi aktive ettiğini ve beyindeki kortikal merkezlere güçlü sinyaller göndererek tüm vücudu etkileme gücüne olanak sağladığını ifade ederek açıklamaktadır.

Dolayısıyla niyetlerimizi yani düşüncelerimizi değiştirdiğimizde bedenlerimiz ve beynimizde fiziksel olarak değişmeye başlıyor.

Niyeti iyi olan iyiyi, niyeti kötü olan da kötüyü yanına çekiyor.

Selamlar…

24.12.2024

Bayram ERDEN