Değerli Okurlarım, genel seçim mahalli seçim derken öncesi ve sonrasıyla iki yıldır seçimlerle meşgul olduk. Ayrıca yaşadığımız deprem, bölgesel savaşlar, salgın hastalıklar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle çok zor zamanlar geçirdik ve geçiriyoruz.

İçinde bulunduğumuz süreçte hemen hemen herkesin özelikle dert yandığı, sitem ettiği konu enflasyon ve ekonomi. Bu konu ilk bakışta Türkiye’nin birincil sorunu gibi görünmesine karşın ülkemizin asırlardır en öncelikli ve elzem konusunun “eğitim” olduğunu bir kez daha gür bir sesle söylemeliyim.

Gelişmiş ülkelerin tamamının izlediği yol ve yöntem eğitime, bilime ve sanata hak ettiği değeri vermek olmuştur. Çünkü eğitim, kültür, bilim ve ahlakta yükselen toplumların sosyo-ekonomik alanlarda da yükseleceği mutlak bir gerçekliktir.  Ülkemiz için çok güzel hedeflerin konulduğu Türk yüzyılında anlık değil, asırlık bir kalkınma için önce eğitim denilerek yüksek seciyeli, terbiyeli, milli ülkülerle bezenmiş, nitelikli insan kalitemizi oluşturmalıyız. Türk yüzyılı ancak bu şekilde gerçekten var olabilir. Neden-sonuç ilişkisinde önce eğitim ve bilim gelir; onu adalet, insan hakları, kültür ve ekonomi takip eder. Nitekim ülkemizin ekonomi karnesine baktığımızda bu anlattıklarımın doğruluğu görülecektir. Özellikle Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyetinin ekonomi karnesi şöyle bir gözden geçirildiğinde son 250 yıldır sürekli ekonomik sorunlarla uğraştığımız görülecektir. Bu yıllarda Batılı devletler eğitime, sanata ve bilime önem verirken bizler, anlık ve kısa vadeli çözümlerle her şeyin üstesinden geleceğimizi düşünmüşüz.

Tüm yaşadığımız sorunlara çok hızlı çözümler arıyor, çözüm olarak ortaya koyduğumuz reformların sonuçlarını beklemeden yeni reformlarla gelişeceğimizi düşünüyoruz. Oysaki değişim sancılı ve sabır gerektiren zorlu bir süreçtir. Dolayısıyla yaşadığımız ekonomik buhranların kalıcı olarak çözüme kavuşturulmasının en gerçekçi ve kalıcı yolu sabırla ve özenle gerçekleştireceğimiz eğitim hamlelerini toplumun tüm kesimlerine ulaşmasını sağlamaktır. Nitelikli insan gücüne sahip toplumların yarınları güvence altındadır.

Aksi halde her 15-20 yılda tekrar başa sarıp yüksek enflasyon ve ekonomik buhranlarla sıkıntı çekmeye devam ederiz. Son söz olarak şunu çok net bir şekilde söyleyebilirim ki gerçek bir ekonomik reform eğitim hamlesiyle başlar ve başarıya ulaşır.