Sayın Okurlar;

Tedbir, her zaman takdire uymaz. Tedbirde ihmal edilirse, bir gün gelir bir Molla Kasım çıkar ve (yağmurdan sonra şemsiye almanın ne lüzumu var) der. Bundan böyle her şey zıddı ile belli olur. Örneğin; Doğru olmayan şeyler yaptım diyene kadar doğruluklar tutulsaydı, o zaman hiçbir eğrilik kalmazdı. İdrak edebilen bir düşünce için, yerlerin ve göklerin hepsi sözdür. Bu nedenle hafif bir şeyi anlayana bağırıp çağırmanın lüzumu yoktur. Bir hakikat, yüz şüpheden evlâdır. İlmi gönülde arayana ağlanır, aklı da canında arayan adama gülünür. Akıllı insanlar, tedbir ve takdir konusunda meselenin başından evvel, sonunu görmeye çalışırlar. Örneğin; Koyunun boynunu kesmeden evvel, ayağını üfleyen kasabın, masat elinde kalır. Dolayıyla, bir gül bahçesinden pis kokular geliyorsa, bu işini bilmeyen ve tedbirde kusur eden bahçıvana aittir. Değirmen taşı düşünemediği için dönmeyi hep kendinden bilirmiş. Hiç demiyor ki, beni döndüren bir kuvvet vardır. İnsan fikir ve düşünceden ibarettir. Geçen yazılarımda da ifade ettiğim gibi, bir insandan akıl, maneviyat ve ruh çıkarsa geriye et, kemik ve sinir kalır. Bu da zaten kasapta vardır. Özetle, akıllıyım denmez, bildiğim ve inandığım kadarıyla akıllı olmaya çalışılır.