îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir. Terim olarak iman  “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır. Bu inanca sahip bulunan kimseye mü’min, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de müslim denir. İman kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de 800’den fazla yerde geçer. (TDV. İslam Ansiklopedisi) İslâmî kaynaklarda iman “kalbin ameli” sayılmıştır. (Hucurât, 14; Mücâdele, 22)

Kur’an’da Allah’a, peygamberlerine ve âhiret gününe inananların, sâlih amel işleyenlerin kurtuluşa ereceği (Bakara, 2-5) bildirilir ve cennet ehlini iman ve sâlih amel sahiplerinin teşkil edeceği belirtilerek (Bakara, 82) imanla ilâhî emirlere uymak arasında sıkı bir ilişki bulunduğuna dikkat çekilir. 

İslam dininin merkezinde iman bulunur.  Bu sebeple dinî hayatın bütün yönleri bu merkeze göre anlam ve değer kazanır.

İslâmî kaynaklarda; hayatın bütünlüğü dikkate alınarak, imanla amel arasında sıkı bir ilişkinin varlığından bahsedilir. İslâm dini, imanın hayata tam manasıyla yansımasını ister. İmanın amellere etki etmesi ve  amelin de imana tesirleri sebebiyle, aralarında olumlu ve olumsuz etkileşimlerin bulunduğu bilinen bir gerçektir.

Amel-i Sâlih: Kur’an-ı Kerimde, hadislerde ve diğer dinî kaynaklarda taat sayılan ameller çoğunlukla amel-i sâlih kavramıyla ifade edilir. Sâlih ameller İslam dinin yapılmasını emir veya tavsiye ettiği, iyi, doğru, faydalı olan amellerdir. Amellerin salı̇h amel adını alabilmesi, imanla yapılmasına bağlıdır! Kur’an-ı Kerimde amel-i sâlihin çoğunlukla imandan sonra zikredilmesi (Bakara, 62; Sebe’, 37; Tegābün, 9) amelle imanın birlikte bulunmalarının gereğine işaret eder. Sadece vicdanî ve nazarî bir din değil aynı zamanda bir hayat dini olan İslâm, inanılan ve düşünülen her iyi, güzel ve faydalı işin uygulama alanına konulmasını ısrarla ister. İslâm’da inanmak ve gereğini yapmak esas olduğundan, imanla amelin birlikte bulunması çok büyük önemi haizdir.

Kur’ân-ı Kerîm’in birçok ayetinde iman ve amel-i sâlihin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durulmuş, Müslümanlar her fırsatta iman ve amel-i sâlihe teşvik edilmiştir: “İman edip amel-i sâlih işleyenlere ne mutlu! Onların sonunda varacakları yer ne güzel!” (Ra‘d , 29).   “Allah, peygamberini iman edip sâlih amel işleyenleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için göndermiştir” (Talâk,11).

İnancın, imana dönüşmesi için salih amelle ispatlanmasına ve desteklenmesine bağlıdır. Bir davranışın salih amel adını alabilmesi için imanlı yapılması gerekir. Salih amelin iki tesir alanı vardır. Biri yapan kişiyi düzeltip ıslah etmesi, diğeri de toplumda bir fesadı ıslah etmesi, ikinci üçüncü kişileri islah etmesidir. Yapan kişiyi ve etrafını ıslah etmeyen amel, salih amel değildir. Suretâ salih amele benzemesinin hiçbir anlamı yoktur. Hatta  riya (gösteriş) amaçlı yapılan işler Hz. Peygamber (sav) tarafından gizli şirk olarak tanımlanmıştır. (Müsned, IV, 124).

Sâlih amel işleyenlere sâlihler denilir. Kur’ân-ı Kerîm’e göre “... Onlar yaratılmışların en iyileridirler... Allah (c.c.) onlardan, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır” (Beyyine,7, 8). “... Allah (c.c.), yeryüzüne sâlih kullarım vâris ve hâkim olacaktır, diye hükmetmiştir” (Enbiyâ,105). Kur’ân-ı Kerîm’e göre peygamberler sâlih kişilerdir (En‘âm, 85; Enbiyâ, 72). Ayrıca İbrahim (a.s.) ‘ın dilinden biz insanlara öğretilen duada da, “Beni sâlih kullarının arasına kat” (Şuarâ, 83) şeklinde ifade buyurulur.

İlâhî mesajın (Kur’an’ın) ana gayesi insanları “gerçek müminler” (Enfâl, 2-4, 74) seviyesine çıkarmak ve vaat edilen hedeflere ulaştırmaktır. Fakat görülüyor ki, biz inananlar ya mesajı doğru anlamadığımızdan ya da samimiyetsizliğimizden kaynaklanan bir sebeple Allah(c.c.)’ın koyduğu hedeflere ulaşamıyoruz.  Kanaatimce ikincisi daha doğru, yani biz Müslümanlar işlerimizi, amellerimizi samimi olarak hakkını vererek yapmıyoruz. “... Allah (c.c.), yeryüzüne sâlih kullarım vâris ve hâkim olacaktır, diye hükmetmiştir” (Enbiyâ,105) ayeti Allah’ın bir vaadi dir. Ama geldiğimiz noktada, dünyanın ve Müslümanların durumu da ortada… Bundan başka ne söylenebilir ki… Allah (c.c.) biz Müslümanlara akıl, fikir, basiret, samimiyet ve ihlas nasip eylesin! (Amîn)

                                                                                                                                 Ali Rıza Tahiroğlu

                                                                                                                             DİB. Başkanlık Müftüsü