Vefa kelimesi, Arapça dilinden Türkçe'mize geçen, günlük hayatta sıklıkla kullanılan kelimelerden bir tanesidir. Vefa kelimesi “Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı” gibi anlamlara gelmektedir.(TDK)

İnsan olarak; bulunduğumuz noktaya gelinceye kadar üzerimizde hakkı, emeği, katkısı, lütfu, keremi ve ihsanı olan her şeye karşı hem şükrümüz, hem teşekkürümüz ve hem de vefamız olmalıdır. Bu cümleden olarak; her şeyden önce bizleri yaratan ve yaşatan Rabbimize karşı hamdimizi, şükrümüzü ve vefamızı her halimizle göstermeli ve ifade etmeliyiz. Bizler için en güzel örnek Hz. Muhammed (s.a.v.) efendimizin bütün hayatı; Cenâb-ı Hakk’a kulluk ve itaatten, sadakat ve teslimiyetten bir an olsun ayrılmadan tamamladı. Bu örnek hayattan kısa bir örnek sunalım.

Bir defasında Hz. Âişe annemiz, Peygamberimizin geceleri namaz kılmaktan dolayı ayaklarının şiştiğini görünce “Ya Resûlallah, geçmiş ve gelecek bütün günahların bağışlandığı halde niçin böyle yapıyorsun?” diye sormuştu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştu: “Ya Âişe! Şükreden bir kul olmayayım mı?” buyururlar. (Müslim, Sıfâtü’l-münâfikîn, 81.) İşte en güzel şükür ve vefa örneği…

Allah Resûlü (s.a.s) peygamber olması hasebiyle yapması gereken bir görevi vardı. İnsanları Bir olan allah’a imane, hakka ve hakikate davet etmek ve insanların hidayetine vesile olmak istiyordu. İstiyordu ki, herkes Müslüman ve mümin olsun. İşte böyle bir sorumluluk anlayışı ile  insanlara karşı çok vefalıydı. Dünya ve ahirette huzura ermeleri için çırpınırdı. Nitekim Rabbimiz, bir ayette Habibine şöyle buyurmuştu: “İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin!”( Şuarâ, 26/3.)

Allah Rasulü (s.a.s), ahdine vefa gösterirdi, verdiği sözü muhakkak yerine getirirdi. Bir hadisinde ahde vefanın önemini şöyle anlatmıştı: “Emanete riayet etmeyenin imanı olgunlaşmamıştır; ahde vefa göstermeyenin ise dini kemâle ermemiştir.” (İbn Hanbel, III, 134.)

Peygamberimiz, ailesine karşı da vefalıydı. Mekke’nin fethedileceği gün çadırını Hz. Hatice validemizin kabrine yakın bir yere kurdurarak en zor zamanlarında kendisine destek olan eşi Hz. Hatice validemizin vefatından sonra , ne zaman bir kurban kesse bir parçasını da ‘buda Haticenin Sehmi’ diyerek ayırır ve bir fakire gönderirdi.

Yine Peygamberimiz, çevreye, hayvanlara ve akıp giden suya karşı da vefalı idi. “Kıyamet kopuyor olsa dahi elinizdeki fidanı dikin” (İbn Hanbel, III, 184.) buyurarak tabiata; “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkun.”( Ebû Dâvûd, Cihâd, 44)  uyarısıyla hayvanlara; akıp giden nehirden abdest alırken dahi suyun israf edilmemesini (İbn Mâce, Tahâret, 48.) emrederek,  suya vefasını göstermiştir.

Ahde vefa imandandır. Biz Müminler de, ümmeti olmakla şeref duyduğumuz Sevgili Peygamberimiz gibi vefalı olmalıyız. “Müminler, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.”  (Mü’minûn, 23/8.) ayetini hayatımıza taşımaktır. Unutmayalım ki, dünya ve ahiret saadetini kazanmamıza vesile olacaktır. Vefalı bir toplum olabilmek dileğiyle…

Ali Rıza TAHİROĞLU/Bolu İl Müftüsü