Sana, Ülkenin Eğitimdeki Başarı Sırasını Söyleyeyim

Uluslararası sınav sonuçlarını değerlendirmek isteyen araştırmacılar, özellikle çocukların matematik becerisinin geliştirilmesi konusunda azim, sebat ve çabayı temele alan ülke kültürünün büyük etkiye sahip olduğunu ifade etmektedir. Araştırmacılar üçüncüsü düzenlenen uluslararası matematik ve fen bilimleri başarı ölçüm çalışmalarında (TIMSS) öğrencilerin görev sürekliliği (azimli olmaları, verilen işi tutkuyla yerine getirmeleri) ile başarıları arasında bir ilişkinin olup olmadığını ortaya koymak istemişlerdir. Bu amaç için matematik-fen sınavı öncesinde öğrencilerin cevaplaması için verilen anket sorularına hangi ülke öğrencilerinin daha fazla zaman ayırdığını ve daha çok soruya cevap verdiğini rapor etmişlerdir. Elde edilen bulgular ülkelerin matematik ve fen bilimleri başarılarıyla karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak hangi ülke öğrencileri daha fazla görev sürekliliğine sahipse o, ülkelerin matematik-fen sınavında daha üst sıralarda yer aldığı görülmüştür.

Basit gibi görülen bu kişilik özelliği -verilen görevi layıkıyla yerine getirmek- öğrencilerin başarı düzeylerini; sosyo-ekonomik durumdan, sınıf büyüklüğünden, öğretmen özelliklerinden, ders araç gereçlerinden, vb. tüm değişkenlerden daha iyi tahmin etmektedir. O yıllar için şaşkınlık yaratan bu sonuç daha sonraki araştırmalarla da tekrarlandığında aynı sonuçlara ulaşılmıştır. Yani bir öğrenci kendisine verilen ödev ya da görevini ne kadar titizlikle yapıyorsa o oranda da derslerinde başarılı oluyor diyebiliriz.

Nitekim yıllardır yapılan uluslararası matematik, fen ve okuma becerileri sınavlarında en üst sıralarda yer alan Doğu ve Güney Asya ülkelerinin, Çin, Singapur, Güney Kore, Hong Kong, Macau, Tayvan ve Japonya’nın, azim ve çabayı temele alan bir yaşam felsefesi vardır. Bu ülkelerin tarihin çok eski dönemlerinden beri çeltik tarımı yapmaları ve bu tarım faaliyetinin çok zorlu bir mücadeleyi gerekli kılıyor olması onların zorlu bir iş geleneği kazanmalarında etkili olduğu düşünülmektedir.  Bu ülkelerin özellikle matematik becerilerinde üstün performans göstermeleri, onların tutkulu bir şekilde görev sürekliliğine, mücadeleci bir ruha ve azim kültürüne sahip olmalarıyla açıklanabilir. Ayrıca Japonya’da bu mücadeleci ruha verilen bir ad vardır ki o da “kaizen” dir. Çin ise bu azim kültürünü kendileri için çok önemli olan Konfüçyüsçülükte bulmaktadır. Bu öğretiye göre gerçek başarıya giden yol; uzun ve dikkatli bir çalışmadan geçer. Bu izah biçimi sadece Doğu Asya ülkeleriyle de sınırlı değildir. “Dünya’nın En Zeki Çocukları Nasıl Başardılar?” isimli çalışmasında Ripley, özellikle Avrupa ülkeleri arasında başarı gösteren Finlandiya ve Polonya’nın da benzer bir yaşam felsefesine sahip olduğundan söz etmektedir.

Time dergisi 1940 yılında Finlandiya konulu bir yazıda Fince bir kelime olan “sisu”nun anlamı üzerinde durmuştur. Sisu; meydan okuma, cesaret ve azimli olma, zorluklar karşısında birçok kişinin vazgeçeceği noktada savaşmaya devam edebilme, kazanma arzusu olarak tanımlanabilir. Bugün bu kelimenin, Fin eğitim ve kültürünün özünü oluşturduğu söylenebilir. Kısacası, Kuzey Kutbu’nda topraktan patates ve daha nice ürün çıkarmak için gereken güdünün adı Fincede “sisu”dur. Polonya ise hem görev sürekliliği konusunda hem de akademik başarıda uluslararası sınavlarda en üst seviyelerde yer almaktadır (Ripley, 2019). Polonya’nın yakın tarihte yaşadığı birçok olumsuzluk göz önüne alındığında (İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş Dönemi) uluslararası sınavlarda göstermiş olduğu başarılar azim, çalışkanlık ve çaba kültürüyle açıklanabilir.

O zaman siz değerli okurlara çok zor bir soru sorayım. İki gün önce Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kamuoyuyla paylaşılan ve 2022 yılı 15 yaş grubu öğrencilerinin katılım sağladığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda hangi ülkeler en üst sıralarda yer aldı dersiniz?

Gelin birlikte tahmin edelim: Singapur, Macau, Tayvan, Hong Kong, Japonya, Güney Kore… Peki bunu bilmek çok mu zor.

Hayır tabii ki! Hangi ülkelerin, kültürlerin çalışmaya, çabaya, mücadeleye ve azimli olmaya daha fazla önem ve değer verdiğini önceden bilirsek kimin daha başarılı olacağını da kolayca tahmin edebiliriz. Düşüncemi bir adım daha ileri götürerek şunu söyleyebilirim ki “bana ülkenin yaşayış tarzını anlat, sana ülkenin eğitimdeki başarı sırasını söyleyeyim.”

Son olarak bu sınavlarda ülkemiz başarı düzeyini artırmış olsa da hala üyesi olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı ülkelerinin gerisinde yer almaktadır. Öyleyse eğitimde ve daha birçok alanda başarıya gerçekten ulaşmak istiyorsak önce az çalışan, kolay yoldan başarıya ulaşmak isteyen zihin yapımızı değiştirerek daha fazla çalışıp çabalayan ve alın terini üstün tutan bir kültür anlayışına yönelmemiz gerekmektedir.

Bayram ERDEN